Ayrılık üzerine..
Çocuklar ! Sevmek her ne kadar çok güzel bir duygu olsa da içinde bazen ayrılığı da barındırır.
Şimdi anlatacaklarım ayrılıkla ve onunla nasıl baş edeceğinizle ilgili.
Hani yaşlı bir kadın kazağı yanlış ördüğünü farkeder ve onu söker ya; ya da bilgisayarda üzerinde uzun süre çalıştığınız bi dosyayı yanlışlıkla kaydetmeden kapattığınızda delirecek gibi hissedersiniz ya; işte böyle küçücük şeyleri kaybettiğinde bile bu kadar kötü hissediyorsa insan, birini gerçekten sevip, bir çok emek harcayıp onu kaybettiğinde neler hisseder değil mi?
Evet ayrılık her sevene zor gelir ama herkes bununla aynı şekilde baş etmez. Size bazı kötü örnekler vereyim:
- Kimileri boş verir. Sırf hissettiği acıyı bastırmak, onu görmezden gelmek için kendini bırakır. Boş şeylerle ilgilenir, kendini kandırmaya çalışır.
- Kimileri içer, kendinden geçmeye çalışır.
- Kimileri arkadaşlarından tavsiyeler alır. Boşver bu kadar taktığına değmez, nasılsa unutursun diyen arkadaşlar. Amacı sadece teselli etmek olan, kendi de zaten pek de iç açıcı durumda olmayan arkadaşlar. Ama siz o an bunun farkında değilsinizdir. Siz sadece size iyi hissettiren bişeyler ararsınız.
- Kimisi de sırf sevildiğini yeniden hissetmek için yeni birisini bulur ya da yeni birinin ilgisi ona kendisini iyi hissettirir.
- Kimileri de hayatla ilişkisini keser, hep geçmişi düşünür, bir türlü yoluna devam edemez.
Eğer sizin de başınıza bir ayrılık gelecek olursa -ki umarım gelmez-. O zaman siz bunu demin saydıklarımdan birini yapmaya çalışmayın. Ya da farkında olmadan buna benzer şeylere kendinizi kaptırmayın. Siz ayrılığı en iyi yoldan halletmelisiniz. Nasıl mı?
Buna gelmeden önce ayrılık süresinin ne kadarının makul olduğunu anlatmam gerek. Sevdiğim şairlerinden bir örnek vermek istiyorum size. Adı Atilla İlhan.. Bir şiirinde söyle diyordu:
“çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
çünkü ayrılık da sevdâya dahil
çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili ”
Peki gerçekten ayrılanlar hala sevgili mi? Ayrılıklar ne zamana kadar sevdaya dahil? Bir hafta, bir ay, bir yıl? Ne kadar?
Evet, ayrılıklar da sevdaya dahil. Ama sadece gerçekten sevenler için. Çünkü neyi daha çok seviyorsanız ona aitsinizdir. Ve neyi daha çok istiyorsanız onun peşinden gidersiniz.
Eğer gerçekten sevmiyorsanız, o zaman zaten sevdaya dahil olan ayrılık süreniz de uzun süreli olmaz. Çok kısa süre içinde bunu fark eder ve size bunları hissettiren başka şeylerin peşinden gidersiniz.
Birini gerçekten sevdiğinizde ise arkanızı dönüp gitmeniz çok zor gelir. “Bir şekilde olmalı”, “nasıl olmaz”, “neden olmasın” diye kendinize sorarsınız. Size şu kadarını söylemeliyim. Eğer birini gerçekten bu kadar çok seviyorsanız her şeyi yapmalısınız, elinizden ne geliyorsa… Çünkü bu şekilde sevmek belki bu dünyada sahip olabileceğiniz en değerli şeydir.
Ancak elinizden gelen her şeyi yaptığınız halde olmadıysa. O sizi öyle sevmiyorsa, başka şeyleri size tercih ediyorsa. O zaman yapacak bir şeyiniz kalmamış demektir.
Az önce örnek verdiğim şiirin devamında şair şunu diyordu:
“tek başına özgürlük ne işe yarayacak
bir türlü çözemedikleri bu
ölü bir gezegenin
soğuk tenhalığına
benzemesin diye
özgürlük mutlaka paylaşılacak
suç ortağı bir sevgiliyle”
Herkes özgür olmak ister, istediklerini istediği gibi yapmak ister. Kısıtlanmak istemez. Ancak şairin de dediği gibi, tek başına özgürlüğün ne anlamı var ki.
Birisi sizi eğer özgürlüğünün önünde bir engel olarak görüyorsa, onun önünde durmayın, onunla kavga etmeyin. Bırakın özgür kalsın. Çünkü ne yaparsanız yapın, ne derseniz deyin başka bir insanın kalbine giremezsiniz. Eğer o da sizinle aynı duyguyu paylaşıyorsa, o zaman zaten anlaşmak çok kolay olacaktır. Değilse bırakın özgür kalsın.
Gerçekten seven insan için bitirmek asla kolay olmaz. Olmamalı da zaten. Ama bazı durumlarda gerçeği görmelisiniz. Hangi durumlarda mı?
- Siz her şeyi ikiniz için yapıyorken O her şeyi kendi için yapıyorsa,
- Siz size zor geldiği halde fedakarlık yapıyorken O bunu yapamıyorsa,
- Siz O’nun gözünde kolayca vazgeçilebilen biriyseniz, sizi kaybetmemek için çabalamıyorsa,
- Başka istekler hep sizden baskınsa O’nun için,
- Sizin bilmediğiniz, görmediğiniz, duymadığınız zamanlarda sizin hoşunuza gitmeyecek şeyler yapıyor, söylüyor ve bundan rahatsızlık duymuyorsa,
- Gözlerinizin içine bakıp ‘Ben aradığımı buldum’ diyemiyorsa kendinden emin bi şekilde,
- Gerçek sevginin kıymetini bilmiyor ya da nasılsa yine böyle sevilebileceğine inanıyorsa,
- Pervasızca sizi incitecek cümleler kuruyor ve bunun farkına bile varmıyorsa,
- Sizden ayrılmak için anlamsız, gereksiz bir sürü neden bulabiliyorsa,
İşte o zaman korkarım ki başka bir çare kalmıyor.
Eğer gün gelir de sıkıca tutunduğunuz bir şeyi bırakmak zorunda kalırsanız o zaman yapmanız gerekenler şunlar:
- Eğer gerçekten sevdiğiniz birinden ayrıldıysanız, muhtemelen kendinize “neden” diye çok soru soracaksınız. Sormayın. Eğer bu sorunun bir cevabı olmuş olsaydı zaten ayrılmak zorunda kalmazdınız.
- Sadece hayatın olağan akışına kendinizi bırakın. Rutini yaşayın. Huzuru ve sakinliği hissedin.
- Başlarda aklınıza sık sık gelecektir. Unutmaya çalışmayın. Sadece aklınıza geldiğinde başka şeyler düşünün.
- Hiç bir şey olmamış gibi davranmayın.. Üzülmek de insana has bir duygudur. Bu duyguyu yaşayın. Sadece bunu abartmayın.
- İstemeden ayrılmanıza neden olduğu için belki de ona kızacaksınız. Bu durumda öfke sağlıklı bir duygu değildir. Kimseyi suçlamayın. Olması gerekenin bu olduğunu düşünün.
- Güvenilir arkadaşlarınızla konuşun. Ancak, aklı başında, makul ve olgun olanlarla. Her önünüze gelene anlatmayın, herkesin tavsiyesini almayın. İnsanlar, böyle durumlarda, az bilgiyle çok yorum yapar ya da sırf teselli olsun diye konuşur. Bu size bir şey katmaz.
- Gün ışığına çıkın, dolaşın, gezin. Kafanızı kaldırıp gökyüzüne, güneşe, ağaçlara bakın. Dünya dönmeye devam ediyor.
- Hissettiklerinizi bir yere yazın. Bu onları kafanızdan atmanızı ve rahatlamanızı sağlar.
- “Neyi yanlış yaptım”, “neyi daha iyi yapabilirdim” diye kendinizi sorgulamayın. Herkes yanlış yapar. Eğer gerçekten sevdiyseniz büyük bi yanlış yapmış olamazsınız zaten. Eğer o da gerçekten sevdiyse, zaten bu eksiğinizi affedebilecektir. Bu ikisi olmadıysa, zaten o ilişkinin bitmesi daha doğrudur.
- Geleceğe dair planlar yapın. Hayata geçirmek istediklerinize odaklanın. Sizin bir hayatınız var.
- Hayat iyi ve kötü her şeyin bir bütünüdür. Bunlar da hayatın bi gerçeği, bunu kabullenin. Yaşadıklarınızdan dersler çıkarın ve tekrarlamamak için elinizden geleni yapın.
- Çivi çiviyi söker demeyin. Bu aptalların çözüm yöntemidir. Yeniden sevebilirsiniz. Ancak kendinize zaman tanıyın.
- Unutmayın, siz gerçekten sevmiş ve elinden gelen her şeyi yapmış durumda olmalısınız. O yüzden içiniz ve vicdanınız rahat. Bu rahatlığı yaşayın.
Ya sonra? Sonrası zaman.. Zaman içinde acınız azalır, belki yüzde yüz sıfırlanmaz ama çok az kalır. Unutmayın! İnsan olmanın en büyük özelliği unutmak ve alışmaktır. Unutmasak bu hayat yaşanmaz hale gelirdi. Zaman içinde yeniden sevecek ve sevileceksiniz.
Siz kendinize yakışanı yapın. Siz düzgün olduğunuz sürece bunun mükafatını er geç göreceksiniz.
—
Bende sunu ekleyim; kimseyi dünyanin merkezi yapmayin
Kimseye hayranlik duymayin
Karsimizdakine hayali bir karakter yükleyip aslinda olmayan birini seviyoruz.
Sonradan hüsrana ugramamak icin unutmayalimki o cok sevdigimiz kisi muhtemelen bizi okadar da cok sevmeyecek. Bu da hayat sinavinin bir parcasi..cikarilmasi gereken ders: insan aciz bir varlikken onu gözünde kusursuzlastirMA!
Birini sevmek güzeldir ama cok sevilmesi gereken kisi bir İnsan değildir. begenmek de yeterlidir..