Screen Shot 08-23-16 at 05.12 PM

Allah’a şirk koşanların ebedi (sonsuza kadar) olarak cehennemde kalması adalete uygun mu? Neden iyi insanlar inanmadıkları için cehenneme gidiyor? Kısa bir ömür için sonsuz cehennem adil mi? Cehennem hayatı sonsuz mu?

Ana yazı için tıklayın.

Bir önceki yazı : Allah’ın dilediğini hidayete erdirmesi adil mi? 

Madde 8. Allah’a şirk koşanlar neden ebedi cehennemle cezalandırılıyor? İnanmasa bile iyi olanların cehenneme gitmesi adil mi?

Eminim ebedi cehennem konusu çoğu kişinin aklını kurcalamıştır. Çünkü günlük hayatta etrafımızdaki insanlara bakıyoruz ve içlerinde gerçekten sevdiğimiz, karıncayı bile incitmeyecek kadar iyi, saygılı, çevresine faydalı ancak Tanrının olmadığı görüşünü savunan ya da bu şekilde yaşayan insanlar olduğunu görüyoruz ve diyoruz ki bu insanın cehenneme girmesi ve hatta orada ebedi kalması doğru mu?

Bir diğer bakış açısı da, müslüman olan ya da öyle olduğunu iddia eden ama günahkar, ahlaksız biri ebedi cehenneme gitmeyecek ama çok iyi ama inanmayan biri ebedi cehenneme gidecekse bunun da adil görünmediği şeklinde.

Buradaki sorudan yola çıkarak ulaşılabilecek 3 sonuç mevcut. Yani insanlar bu ve buna benzer sorular sebebiyle aşağıdaki seçeneklerden birine doğru yaklaşıyorlar.

-Tanrı adil değil

-Tanrı yok

-Ebedi cehennem duruma göre adildir.

Bu yazıda konuyu tüm yönleriyle ele alarak incelemeye çalışacağım. Buna göre herkes kendi kararını verebilir.

1-Cehennem neden gerekli? 

İnsan olarak içimizden bu soruyu da geçirebiliriz. Neden Allah insanları cezalandırmak istiyor, neden cehennem diye bir şey var. Bu sorunun daha geniş cevabını 3. soru altında (bkz ilgili yazı) ele almak istediğimden burada fazla değinmeyeceğim. Sadece bir kaç hususa vurgu yapmak istiyorum.

a-İmtihan gereği:

İnsan özgür iradeli bir varlık olarak yaratılmıştır. Bu durum da, insanın iyi ya da kötü eylemleri yapabilmesine izin vermektedir. (Kötülüklere neden izin veriliyor için bu yazının 4d nolu başlığına bakabilirsiniz)

Özgür irade, insanın iyi, yani Allah’ın yapılmasını istediği ve kötü, yani Allah’ın yapılmamasını istediği şeylere uyup uymamasının sonuçlarının doğmasına neden olmaktadır. Bu nedenledir ki imtihan gereklidir.

İkinci nokta ise, imtihanın ceza ya da ödülü de birlikte getirmesidir. Eğer ceza ya da ödül yoksa imtihan edilmenin de anlamı ortadan kalkar. Öğrenciler bir sınava giriyorlar ama herkes geçiyor. Bu durumda sınava girmenin manası olmaz.

İmtihan neden gerekli sorusu için bkz. ilgili yazı.

b-İnsanın yaratılışı gereği:

Dünya üzerindeki hemen hiç bir sistemde, suça karşılık bir cezanın olmadığını görmüyoruz. Demek oluyor ki caydırıcı olabilmek ve hak edene adil muamele edebilmek için bir ceza gerekli.

Bu cezayı Allah cehennem olarak tayin etmiş. Cezanın derecesi ile ilgili hususlara diğer başlıklarda değinmek üzere burada bırakıyorum. Burada anlaşılması gereken husus, insanın yanlış yapabilme potansiyelinin olması, imtihanı; imtihan edilmesi de ceza ve ödül mekanizmasını gerekli kılmaktadır. İnsanın yapısı bunu gerektiriyor.

Ödül ve ceza, imtihan sonucuna göre gerçekleşen bir husus olmakla birlikte, imtihan süresince de motive edici veya caydırıcı bir unsur olarak da görev yapar.

Cehennem gibi bir ceza bize sunulmamış olsaydı, kendimize yenik düşerek işlediğimiz suçlar için bir endişe hisseder miydik? Ceza unsuru olmasa, her şey mubah olurdu. Küçük bir çocuğa işkence eden bir insan dünyada yakalanmadığı müddetçe bundan bir ceza almadan ayrılacağını düşünürdü.

Oysa Allah, rahmeti ve adaleti gereği, ne yaparsak cehenneme gideceğimiz konusunda bizi uyarıyor ki, yanlışlardan kendimizi uzak tutarak yaşayabilelim.

c-Allah’ın Adaletin gereği: 

Allah’ın adil sıfatıyla kötülük yapanları cezalandırması haksızlık değildir. Bu dünyada, kötülük yapan o kadar çok insan var ki, onlar bu cezayı hak ediyor. Küçük çocukları bile acımadan öldürecek kadar özgür iradesini kötülüğe kullanan birinin imtihan edilip yargılanması insan olarak hepimizin içine su serpen bir husus değil midir?

2-Kimler ebedi cehenneme gidecek?

Öncelikle şunu belirtmek gerek, insan olarak biz kimin cennete, kimin cehenneme gideceği üzerine yorum yapamayız. Karar mercii biz değiliz. Dünya hayatına bakarak bir kişi hakkında bu yorumları yapmak tehlikelidir. Nitekim, müslüman görünen biri öyle olmayabilir veya tam tersi.

Burada yaklaşımımız, Allah bizi hangi suçları işlemememiz konusunda uyarıyor olmalı. Yani kimlerin ebedi cehennemde kalacağı ile ilgili Kur’an ne söylemiş buna bakıyoruz:

Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalan (günah)ları ise dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a şirk koşan kimse, şüphesiz büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur. (Nisa 48)

“…Sizden de her kim, dininden döner ve kâfir olarak can verirse artık onların bütün amelleri, dünyada ve ahirette boşa gitmiştir. İşte onlar, cehennemliklerdir. Onlar orada ebedi olarak kalacaklardır. (Bakara 217)

Bunun dışında, hangi suçların ebedi cehennemi hak ettiği ile ilgili aşağıdaki Kur’an ayetlerine de göz atabilirsiniz.

Nisa 116Zümer 65, Zümer 72, Nahl 29, Mü’minun 103, Mü’min 76, Bakara 81, A’raf 36, Cin 23

Ayetlerden görüldüğü üzere Allah, kendisini yalanlayanı, inkar edeni ve bu inkarda sabit kalarak öleni affetmeyeceğini belirtiyor. Bu suçun cezası olarak da ebedi cehennemi gösteriyor. Bunun dışındakileri ise affedebileceğini söylüyor.

3-Allah’a Şirk koşmak ne demek?

Allah bir çok ayette bağışlayıcı ve merhametli olduğunu bize söylüyor. Bir çok ayette de bize zulmetmeyeceğini, yaptıklarımızın karşılığını tam olarak vereceğini, yani adil olacağını söylüyor. Yani imtihanı kaybedip ebedi cehenneme gitmek için çok ciddi manada zorlaması gerek bir insanın.

Aklını, iradesini, ruhunu köreltmesi gerek. Mesela ne kadar günahkar da olsa insan tevbe diye bir kapı bırakmış Allah. Niyet edilip işlenmeyen sevapları hanemize yazarken, niyet edilip işlenmeyen günahları yazmıyor ve daha bir çok sey. Allah sadece kendisine şirk koşulmasını affetmeyeceğini söylüyor.

Peki o zaman konuyu daha iyi anlamak için şu soruları sormalıyız:

a-Şirk koşmak ne demek :

Şirk demek ortak koşmak demektir. Kur’an da şirk kelimesi 108 ayette geçmektedir. Allah ve kul arasına girebilecek her türlü nesne veya düşünce şirk olabilir. Şirkin bir çok çeşidi var bunları özetlemek gerekirse:

-Allah’ı tamamen inkar ederek tüm varoluşun tesadüfi olduğunu veya doğanın eseri olduğunu düşünmek

-Allah yerine putlara veya yıldızlara/güneşe/aya tapınmak

-Allah’ın tek olmadığını, birden fazla tanrı olabileceğini düşünmek

-Allah’ın isimlerine karşı tüm düşünceler (örneğin, Hristiyanlıktaki teslis inancı gibi (Vahid ismi), mağfiretin peygamber dahil insanlardan beklenmesi gibi (Gafur, Gaffar isimleri), ölüden veya evliyadan medet umarak dua etmek gibi (Mucib ismi), hayır ve şerrin Allah’tan geldiğine inanmamak gibi (Kadir, Hakim, Muktedir, Darr, Nafi isimleri))

-Allah yokmuş gibi dünyevi zevk ve hevesleri kendine ilah edinerek yaşamak

b-Şirk koşan nasıl bir suç işlemiş oluyor : 

Şirk koşan insan Allah’ı tamamen ya da kısmen tanımamış, reddetmiş, iftira atmış oluyor. Yani bu dünyaya gönderiliş nedeninin tam aksine hareket etmiş oluyor. Dünya nimetlerinden faydalanıyor ancak bunların kaynağı olarak Allah’ı görmüyor.

Her an aldığı nefes bile Allah sayesinde olduğu halde, sanki kendi kendine yeten bir varlıkmış gibi hareket ediyor. Ölümden sonra bir hayat yokmuş gibi yaşıyor, yeniden diriltilmeye ve hesap gününe inanmıyor. Hayatın sadece bu dünyadan ibaret olduğunu düşünüyor.

4- İnanmayan insanlar “iyi” olabilir mi?

Buraya kadarki kısımlarla ilgili akla takılan fazla bir soru işareti olmuyor. Soruların yoğunlaştığı kısım, cehennemin sonsuz olması ve iyi insanların da cehenneme gidiyor olması konusunda oluyor. O nedenle iyi insanların cehenneme gitmesi konusunu özel olarak ele almak istedim. Bu soruyu da parçalara ayırarak cevaplamak mümkün:

a-İyi ve kötü tanımını neye göre yapıyoruz:

Dünya hayatı içinde insanların gerçekleştirdiği eylemleri iyi veya kötü olarak tanımlayabiliyoruz. Peki kime göre, neye göre iyi bunu hiç düşünüyor muyuz?

Eğer Allah yoksa o zaman herhangi bir insanın ya da topluluğun bir eylemi ‘iyi‘ ya da ‘kötü‘ olarak nitelendirmesinin hükmü nedir?  

Özetle şunu söylemek gerekir. Allah olmadan, yani insanüstü bir otorite olmadan, rastgele bir şekilde dünyada ortaya çıkmış ve tesadüfen zihin ve irade edinmiş olan insanların kendi kendilerine bir davranışı iyi ya da kötü diye tanımlamalarının başka insanlar açısından bir bağlayıcılığı olamaz yani iyi ve kötüyü temellendirmek için rasyonel bir zemin kazandıramaz. Bu tanımlamalar kişilere, toplumlara veya zamana bağlı olarak değişiklik göstereceğinden objektif kriterler olamazlar.

Bu konuda daha önce verilmiş olan cevap olduğu için fazla detaya girmiyorum. Bkz. ilgili yazı madde 4a

b-İnanmayan insanlar neye göre iyiler: 

İnanmayan insanlar da iyi olabilirler fakat bu iyilik Allah öyle istediği için, yani Allah rızası için yapılan eylemlerden oluşmaz. Temel olarak bu kişiler, fıtratının bir parçası olarak kendisine verilen vicdan mekanizmasının gereği olarak iyilik yaparlar ancak bu vicdanın da Allah tarafından verilmiş bir özellik olduğunu kabul etmezler.

Hatta çoğu insan neden iyi biri olduğunu ya da olması gerektiğini sorgulamaz bile. Doğrusunun bu olduğunu düşünür.

Bir kısım insan, medeniyetin geldiği nokta olarak ya da insanlar arası düzenin sağlanması için bir gereklilik olarak iyi olunması gerektiğini savunabilir. Ancak, neden ahlaki davranışın insanlar arasında olup, hayvanlar arasında olmadığı da açık bir soru olarak durmaktadır.

Aslan bir geyiği yaşamını devam ettirmek için öldürdüğünde bu cinayet olmaz, doğal bir olaydır. Ancak insanlar için bu caniliktir. İnsandaki biyolojik süreçleri izah ederek nasıl böyle olduğunu açıklayabilirsiniz ama neden bu şekilde olduğunu izah etmez.

Hayvanlar da pekala yaşamını devam ettiriyorlar, öyleyse evrimsel iddialar da insanda ahlakın neden olması gerektiğini izah etmez. İnanmayanlar için insanın hayvandan bir farkı yoktur. Öyleyse neden insan iyi bir varlık olmak zorunda hissetmektedir veya ahlaki birtakım unsurlar taşımaktadır? Ya da neden insanın ahlaki davranışları sorumluluk gerektirir?

c-İnsanda ahlak doğuştan gelen bir özellik mi? 

Son zamanların önemli bir konusu olan ahlak konusunda kimilerinin iddiası, insanın boş levha olarak doğduğu, ahlaki değerlerin sonradan kendisine yüklendiği yönünde.

Diğer bir görüş ise insanın ahlaki olarak gelişebilecek özü ihtiva edecek şekilde doğduğu yönünde. Yale Üniversitesinde yapılan aşağıdaki deney, çok küçük çocuklarda bile bazı ahlaki değerlerin var olduğunu kanıtlıyor. Öyleyse Allah’ın bizi bir ahlaki fıtrat üzerine yarattığı tezi güçleniyor.

YALE AHLAK DENEYİ VİDEOSU

d-İnanmayıp iyi olan insanların iyilikleri ahirette neden geçersiz?

Dünyevi açıdan iyilik yapan ve inanmayan insanlar olabilir ama inanmadıkları için yapılan bu iyilikler dünyada kalır. Zira iyiliklerin ahiretteki hanemize artı olarak işlenmesi için öncelikle orada bir kaydımızın bulunması gerekir. Allah’ı kabul etmeden de bu kayıt açılmaz.

Şöyle düşünün, üniversite sınavında bir yere yerleşecek kadar soruya doğru cevap verebiliyorsunuz ama sınava girip sınav kağıdını teslim etmiyorsunuz. Ben ÖSYM’yi tanımıyorum öyle bir kurum yok diyorsunuz.

Sonuç olarak herhangi bir yere yerleştirilmiyorsunuz. Esasında siz yeterince doğru yaptınız ama sonuçları ilgili makama iletmediğiniz için cevaplarınız dikkate alınmadı. Bir nevi tüm cevaplarınızın ilgili sistem tarafından tanınmasını sağlayan o küçük eylemi yapmadığınız için verdiğiniz cevaplar heba oldu.

Evet insan dünyada iyilikler yapıyor olabilir ancak tüm iyiliklerin kaynağı olarak rabbini tanımıyorsa, bu iyiliklerin kaydına işlenmesi diye bir şey söz konusu olamaz.

Hesap açtırmadığınız bir bankada paranız birikemeyeceği gibi, Allah’ın varlığını kabul etmediğinizde yaptıklarınız da iyilik hesabınızda birikmez.

Önce tüm varlığın kaynağı olarak Allah’ı kabul etmek gerekir ki, yapılan iyiliklerin hanemize yazılmaya başlansın. Bakın Kur’an nasıl da net bir şekilde tam da bu hususa dikkat çekiyor:

(Ey Muhammed!) De ki: “Amelce en çok ziyana uğrayan; iyi iş yaptıklarını sandıkları hâlde, dünya hayatındaki çabaları kaybolup giden kimseleri size haber verelim mi?” Onlar, Rab’lerinin âyetlerini ve O’na kavuşacaklarını inkâr eden, böylece amelleri boşa çıkan, o yüzden de kıyamet gününde amelleri için bir terazi kurmayacağımız kimselerdir. Kehf, 103-104-105

İnkâr edenlere gelince; onların amelleri ıssız bir çöldeki serap gibidir. Susamış kimse onu su sanır. Yanına geldiğinde hiçbir şey bulamaz. (Tıpkı bunun gibi kâfir de hesap günü amellerinden bir şey bulamaz). Nur, 39

e-İnanmayan ama dünyada iyilikler yapan kişi ahirette affedilmeyi talep edebilir mi?

Öte yandan, dünyada çok güzel iyilikler yapan, sevilen bir insan olduğumuzu ama Allah’a inanmadığımızı varsayalım. Ölüp hesaba çekildiğimizde iddiamız ya da beklentimiz ne olur?

Allah’ım ben senin varlığına ve bu hesap gününe de inanmadım ama iyilikler yaptım. Sen beni affet dediğimizde çok büyük çelişki içine girmiş olmaz mıyız? Yani inkar ettiğimiz Allah’tan, O’nu tanımayarak yaşadığımız hayat için af diliyoruz. Örnekte olduğu gibi, ÖSYM’yi tanımadım ama cevap kağıdım hep doğrularla dolu, ben de bir yere yerleştirilmeyi hakediyorum demek anlamsız olmaz mı?

Zaten bu şekilde sınav bittikten sonra gelen pişmanlık kabul edilse, herkes af dilerdi ve imtihan diye bir şeyin anlamı kalmazdı.

Kur’an insanların o aşamadaki pişmanlıklarının fayda etmeyeceğini haber veriyor ki bu dünyada kendimize gelelim:

Suçlular, Rablerinin huzurunda boyunlarını büküp, “Rabbimiz! (Gerçeği) gördük ve işittik. Artık şimdi bizi (dünyaya) döndür ki, salih amel işleyelim. Biz artık kesin olarak inanmaktayız” dedikleri vakit, (onları) bir görsen!, Secde 12

Nihayet onlardan birine ölüm gelince, “Rabbim! Beni dünyaya geri gönderiniz ki, terk ettiğim dünyada salih bir amel yapayım” der. Hayır! Bu, sadece onun söylediği (boş) bir sözden ibarettir. Onların arkasında, tekrar dirilecekleri güne kadar (devam edecek, dönmelerine engel) bir perde (berzah) vardır. Mu’minun 99-100

f- İnanmasa bile insanın yaptığı iyilikler karşılıksız mı kalacak?

Diyelim ki bir insan Allah’a inanmıyor ama çevresine, diğer insanlara faydalı işler yapıyor. Bu işler tamamen karşılıksız mı kalacak. Kur’an’ın bu konuda bize söylediklerine bakacak olursak:

Herkese yaptığının karşılığı tam olarak verilir. Allah, onların yaptıklarını en iyi bilendir. Zumer, 70

Allah, herkese kazandığının karşılığını vermek için böyle yapar. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir. İbrahim, 51

Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse, onun mükâfatını görecektir. Zilzal, 7

Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şekilde zulmetmez; fakat insanlar kendilerine zulmederler. Yunus 44

(Ey kâfirler!) Bu, sizin ellerinizin önceden yaptığının karşılığıdır. Yoksa, Allah kullarına zulmedici değildir. Enfal, 51

Bu ayetlere baktığımızda Allah’ın kimseye haksızlık yapmayacağını ve yapılan her zerre iyiliğin karşılık bulacağını anlıyoruz. Öyleyse inanmayan insanlar yaptıklarının karşılığını dünyada görecekler ve kendilerine verilen süre içinde nimetlerden faydalanacaklar. Aynı zamanda ahiretteki cezasında da bu nedenle hafifleme de Allah’ın adil olacağı beyanına uygun düşebilir.

5-Kısa bir ömür sonsuz cehennem cezası adaletsizlik değil mi?

Akla gelen diğer bir adaletsizlik iddiası da dünyada yapılan kötülüklerin sınırlı bir ömürde yerine getirildiği, buna mukabil cehennemin süresinin sınırsız olmasının adalete uygun olmadığı yönünde. İlk bakışta mantıklı bir iddia gibi geliyor kulağa. Bakalım öyle mi?

a-Kur’an’da geçen “ebed” kelimesi sonsuz anlamına mı gelir?

Bu konuda farklı yorumlar var. Kimileri cennet ve cehennem sonsuzdur iddiasındalar. Kimileri de ebed kelimesi çok uzun bir zamanı anlatan mecazi bir kelimedir ama sonsuz değildir iddiasındadırlar. Bu görüşü savunanlar Allah’ın Baki ismi gereği, Allah’tan başka hiç bir varlığın sonsuza kadar var olamayacağını savunurlar. Ayrıca delil olarak da aşağıdaki ayeti gösterirler:

Onlar, semalar ve yeryüzü (cehennemin semaları ve arzı) durdukça orada ebedî kalanlardır (kalacaklardır). Rabbinin dilediği şey (cehennemi yok etmeyi dilemesi) hariç. Muhakkak ki senin Rabbin, dilediği şeyi yapandır. Hud, 107

Dikkat ederseniz parantez içindeki ifadelerde Allah’ın dilemesinin -cehennemi yok etmesi gibi bir eylemi yerine getirmesi- müstesna olduğu ifade edilmektedir. Ayette cehennemde ebedi kalınacağı ama buna istisna olarak Allah’ın aksi yönde dilemesinin mümkün olduğunu belirtilmektedir.

Sonsuz cehennem konusu ile ilgili detaylı cevabı bu yazıda bulabilirsiniz:

İmtihan (10): Cehennem Sonsuz mu? Yok Edilmek Daha Merhametli Olmaz mı?

b-Suçun süresi ile cezanın süresinin orantısı: 

Gerçekten de insana verilen ömür, sonsuz cehennem cezası için az mıdır? Buna birkaç açıdan bakabiliriz:

Dünyada işlenen suçlar için de insana, suçun süresi dikkate alınarak değil, suçun meydana getirdiği etki dikkate alınarak ceza verilmesi esastır.

Örneğin, bir kişi silahla bir başkasını saniyeler içinde öldürebilir. Bu durumda ona verilecek ceza da bu süre ile mi ölçülmelidir? Ben bir anlık nefsime yenik düştüm affedin dese onu bir gün gözaltında tutup salıvermek mi doğrusudur? Elbette ki değildir.

Bazen bir anlık işlenen suç, müebbet hapse ya da idama neden olmaktadır. Biz de insan olarak bunu adaletsiz bulmayız.

Öyleyse Allah’a karşı işlenen inkar suçunun da cezasının küçük olmasını beklemek doğru olmaz. Zira, o insan yoktan var edilmesinden itibaren her an her saniye sonsuz nimetlerden faydalanmıştır.

İnsanın aklının olması ve düşünebilmesi bile bir nimetse bu nimetleri sınırsız kere kullanmıştır.  Faydalandığı her nimeti tesadüften bilmişse, o zaman sonsuz kere Allah’a nankörlük etmiş ve iftira etmiş olur.

c-Dünya hayatı imtihan için yeterli mi?

Kimimiz dünya hayatının böylesi bir imtihan için yeterli süre olmadığını savunuyor. Kur’an ise bize bu konuda şöyle cevap veriyor:

Onlar cehennemde, “Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar ki dünyada iken işlemekte olduğumuzdan başka ameller, salih ameller işleyelim” diye bağrışırlar. (Onlara şöyle denilir:) “Sizi, düşünüp öğüt alacak kimsenin düşünüp öğüt alabileceği kadar yaşatmadık mı? Size uyarıcı da gelmişti. Öyle ise tadın azabı. Çünkü zalimler için hiçbir yardımcı yoktur.”, Fatır, 37

Görüldüğü üzere Allah açıkça bu iddiaya cevap veriyor bizi uyarmak için. Öğüt alacak bir kimsenin düşünüp öğüt alacağı kadar süreyi bize verdiğini söylüyor. Diğer bir bakış açısıyla, öğüt alamayacak durumdaysa (akli melekeleri yerinde değilse) yahut düşünüp öğüt alacak kadar yaşamadıysa (çocuksa) hesaptan muaf olacaktır. Diğerleri için verilen süre yeterlidir denilmiş oluyor.

d-Sınırlı bir hayatta yapılanlar için sınırsız cennetin ödül olması:  

Genelde insanlar verilecek cezaya odaklanıp ödülü es geçiyorlar. Sınırlı bir hayata karşın cehennemi adaletsiz görürken, cennet ile ilgili böyle bir yorum yapılmıyor. Oysa, insanın dünya hayatında yaptıkları sınırsız bir hayat için de yeterli görülmeyebilir.

e-“İdam haketmiş birine müebbet vermek merhamettir” 

Bu başlık altındaki diğer değinmek istediğim husus ise ebedi cehennemin tamamen yok olmaya nazaran daha iyi olduğu. Tamamen yok olmak, hiç olmak, hiç varolmamış olmak bence var olup cezaya çarptırılmaktan daha kötüdür. Nitekim dünya hayatını baz alırsak, bir kişinin idam edilmesi yerine, müebbet hapis cezası alması bin kere daha fazla sevineceği bir husus olur.

Allah, kullarını yoktan var ettiği gibi, dilerse vardan da yok edebilir. Lakin Allah bunu yapmaktansa müebbet hapis cezasını uygulamayı tercih ediyor. Tabi bu süre içinde çekeceği azap da değişiklik gösterebilir.

Örneğin dünya hayatı bile cennetin yanında bir ceza alanı gibi kalır. Cehennemdeki insanların hiç bir zaman cennetteki insanlar gibi olmayacağı açık ancak cehhennemdeki insanların da zaman içinde azalan bir acı çekmesi mümkün.

Bu başlığın devamı için bkz: İmtihan (10): Cehennem Sonsuz mu? Yok Edilmek Daha Merhametli Olmaz mı?

f-İmtihan süresi ile ceza süresinin aynı olması paradoksu:

Peki başka türlü nasıl olabilirdi? Adil olması için imtihan süresinin de mi sonsuz olması beklenirdi?

İmtihanın doğası gereği bir süre sınırı olması gerekir. Aksi durumda, sınırsız bir ödül ya da ceza için, sınırsız bir ömür verilmesi bir paradoksa yol açar. İmtihan sonsuz olursa hiç bir zaman ödül veya ceza kısmına geçilemez. Bu halde imtihanın da bir anlamı kalmaz.

Diğer bir beklenti de şu olabilir. İmtihan ne kadar uzunsa, ödül veya ceza da o sürede olsun. Bu durumda da bir kısır döngü içine girilirdi. Zira yaşam sınırlı, ahiret de sınırlı. Peki ondan sonra ne olacak insana? Yok mu olacak, yoksa yeniden dünyaya mı gönderilecek? Yok edilse buna da haksızlık deriz. Peki yeniden dünyaya gönderilse?

O zaman da, insan yaşam ve ölümü sonsuza kadar döngü içinde yaşamak zorunda kalırdı ki, bu süreç kendi içinde ıstırapa dönerdi.

Kaldı ki, insan yeniden dünyaya geldiğinde önceki yaşamda yaptıklarını ve sonuçlarını eğer hatırlayarak gelirse bu durumda imtihanın (özgür iradenin test edilmesinin) bir anlamı kalmazdı. Eğer hatırlamadan gelirse o zaman zaten ilk hayatta ne yaptıysa yine aynısını yapardı, yine imtihanın bir anlamı kalmazdı.

Hem denk gelip iyilikler yapsa bile ödülü çok kısa süreceğinden, yine dünyaya geri gelecek olurdu. Öyleyse en mantıklı olan, imtihan süresinin limitli olması, ödül veya cezanın ebedi olması.

g-Sonsuz ömür verilmiş olsa da durumun değişmemesi

Ayrıca burada vurgulanması gereken diğer bir husus ise, cehennemde ebedi kalacakların şirk üzere ölenler olduğudur. Bu ne demek, bu aslında insana sonsuza kadar ömür verilseydi de yine bu görüşte olacak olanlar demek.

Allah sonsuz ilmiyle bu kişilerin inkarından dönmeyecek olduklarını biliyor. Dünya hayatı bir kesit ve ispat olarak sunulması açısından var. 

Bkz: İmtihan (10): Cehennem Sonsuz mu? Yok Edilmek Daha Merhametli Olmaz mı?  (Madde 2)

6-Cehennemde herkes aynı derecede mi acı çekecek?

İnanmayanların ebedi cehennemde kalacağını Kur’an söylüyor. Peki cehennem azabı herkes için eşit midir? Yani inanmayıp dünyada kimseye zarar vermeden yaşayanla, inanmayıp insanlara zulmeden iki insan aynı cezaya mı çarptırılıyor.

Allah’ın adaletinin burada da tecelli ettiğini görüyoruz. Allah Kur’an’da cehennemde çeşitli seviyelerde azapların olacağını beyan ediyor.

Aşağıdaki ayetlere baktığımızda herkesin aynı derecede azaba muhatap olmayacağını anlayabiliriz. Bu ayetler, Allah’ın adil olacağını beyan ettiği onlarca ayetle birlikte değerlendirildiğinde, Allah’ın herkese hak ettiğinin tam karşılığını vereceğini görüyoruz.

Bu aynı zamanda bir kişinin cehennemde kaldığı tüm süre içinde aynı azap düzeyinde cezalandırılmayacağını, giderek hafifleyen bir azap içinde olacağını ancak hiç bir zaman cennetteki gibi olmayacağını da işaret edebilir.

Onun (cehennemin) 7 kapısı vardır. Her kapı için onlardan taksim edilmiş (bölünmüş) bir grup vardır. Hicr, 44

Şüphesiz ki münafıklar, cehennem ateşinin en aşağı tabakasındadırlar. Onlara hiçbir yardımcı da bulamazsın. Nisa, 145

7- İnandım diyen herkes cennete mi gidecek?

Bu konudaki diğer bir itiraz noktası, dünyada iyilik yapan biri cehenmeme giderken, onca kötülük yapan ama inanan birinin cennete gidecek olduğuna inanılması.

Esasında böyle bir durum Kur’an’a baktığımızda yok. Yani bir insan inandım diyorsa, buna göre yaşıyor olması gerekli. Kimin cennete, kiminse cehenneme gideceği ancak Allah’ın bilebileceği bir şey. Kalpleri en iyi bilen o olduğu için insanın sadece inandım diyor olması belki de yeterli olmayabilir.

Bunu aşağıdaki ayete baktığımızda da görebiliyoruz:

İnsanlar, “İnandık” demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler. Andolsun, biz onlardan öncekileri de imtihan etmiştik. Allah, doğru söyleyenleri de mutlaka bilir, yalancıları da mutlaka bilir. Ankebut, 2-3

Tüm bunlara baktığımızda bu konuda Allah’ın adil olmadığını söyleyemeyeceğimizi düşünüyorum.

 

Bu konu ile ilgili eksik kalan kısımları İmtihan (10): Cehennem Sonsuz mu? Yok Edilmek Daha Merhametli Olmaz mı? yazısında bulabilirsiniz.

 

Selamlar

Gökhan

 

İlahi Adalet Dizisinin Önceki ve Sonraki Yazıları<< İlahi Adalet (9) : Allah’ın dilediğini hidayete erdirmesi haksızlık değil mi?İlahi Adalet (11) : Allah dünya hayatını neden yarattı? >>