BBC’nin Wonders of Universe belgesellerini izliyordum. İçinde Stardust isimli etkileyici bir bölüm var. Evrenin başlangıcından sonra yıldızların, gezegenlerin ve diğer maddelerin nasıl oluştuğunu anlatıyor. Yıldızlar, enerjisini big bang’te açığa çıkan Hidrojen elementinin Helyume dönüşmesinden alıyor. Bu yakıt bittiğinde yıldızlar patlıyor, bir anlamda ölüyor yani.
İşte bu sırada yüksek sıcaklık ve basınç altında gaz halinde bulunan hidrojen ve helyumdan, daha çok atoma sahip Karbon, Oksijen gibi yaşam için gerekli elementler açığa çıkarak evrenin her yerine dağılıyor.
Şok edici şey şu ki, dünya ve içindekiler, insanlar dahil, yıldızın ölümünden etrafa yayılan bu elementlerden oluşuyor. Yani elimiz, bacağımız, tüm bedenimiz ve etrafımızda gördüklerimiz bir yıldızdan geliyor. Bir başka deyişle, yıldızlar tıpkı kainatın fabrikaları gibi çalışmasa, dünya ve insan diye birşey olmayacaktı. (BBC belgeselinden bir parça – 6 dk)
Sonra Nahl süresi 12. ayeti okuyorum: “Allah gece ile gündüzü, güneş ile ayı yararınıza sundu. Yıldızlar da O’nun buyruğu ile canlılara hizmet sunmaktadırlar. Bunlarda düşünen kimseler için ibretler vardır..“
14 asır önce Kur’an indirildiğinde insanoğlu bu bilimsel bilgilere sahip olmadığına göre, bilimle dinin bu kadar uyuşması ve hatta ayetin sonunda aklımızı kullanmamıza vurgu yapılması şaşırtıcı derecede açık değil mi?
Gökhan