geçen gün bir film izledim. ismi yerçekimi. filmin başlarında astronotlar mekik üzerinde çalışmalar yaparken arka tarafta tüm ihtişamıyla dönen dünya görüntüsü çok güzeldi. bu görüntü bana, filmin konusundan bağımsız olarak, olaylara ne kadar uzaktan bakarsan aslında o kadar küçük göründüklerini hatırlattı. bazen sorunları çözemememizin aslında onlara çok yakından bakmak olduğunu farkettim.

Düşününce, o dönen kocaman kürenin içinde, türlü insanlar, türlü dertler, koşturmacalar, mutluluklar, hırslar, hüzünler kısaca bizim hayat diye adlandırdığımız her şey vardı.. Hepsi bir kürenin içine sıkışmışcasına dönerek ilerliyordu.

Hepsine birden uzaktan bakınca insan şunu fark ediyor. üzüldüğümüz her şey gerçekten üzücü şeyler mi, gerçekten sandığımız kadar büyük mü? ya peşinden koştuklarımız, o kadar eforu hak edecek kadar önemli şeyler mi? Daha önemli şeyleri kaçırıyor olabilir miyiz?

Bazen hayatı bir tebeşire benzetiyorum.. her birimize verilmiş farklı renklerde, farklı uzunluklarda tebeşirler. her gün bu tebeşirle bir yerlere çizikler atıyoruz.. bazen yanlış yapıp yeniden çiziyoruz.. ve bir gün bu tebeşir bitiyor. hayat işte oraya kadar.. bazılarımız zamanının çoğunu aynı yerde daireler çizerek, hiç ileri gidemeyerek harcıyor tebeşiri.. bazıları hedefe doğru dümdüz ilerliyor.. bazılarının hedef diye koyduğu şey ise belki onu çok başka yerlere götürüyor.

sanırım sorulması gereken soru şu. Tebeşirin bittiğinde sen nerede olmak istersin?

Ocak 2014

Gökhan