İnsan olarak bizi bilgiye yönelten en büyük motivasyon merakımız. Binlerce yıldır insanlar sorgulamışlar ‘Ben nereden geldim’ , ‘Bu varlığın anlamı nedir’, ‘Ölünce bana ve sevdiklerime ne olacak’ diye.. Kısacası hayatın anlamını aramışlar..
Her ne kadar günümüzde hazcı bir anlayış içerisinde daha çok materyalist bir bakış açısı temelinde dünyevi meseleler ve amaçlara odaklı bir yaşantı hakim olsa da, bu sorular insanın içinden söküp atamadığı cinsten.
Hepimiz bir şekilde bu soruları soruyor veya bu soruların içimizde olduğunu hissediyoruz. Peki insan nasıl bu sorulara cevaplar bularak hakikate ulaşabilir?
Uzunca bir süredir bu ve benzeri sorular üzerinde kafa yoran, ilerleme kaydetmeye çalışan ve araştıran biri olarak bu yolculuğun değişik bazı aşamaları olduğunu keşfettiğimi söyleyebilirim.
Hakikate erişmek için, her biri birbirinden farklı zorluklarda ve uzunluklarda bu zaman dilimlerinden geçmek gerekiyor. Bu öyle bir yol ki, herkesin kendi başına yürümesi gerekiyor ve ancak siz gereken emeği harcarsanız size cevaplar sunuyor.
Ancak, bu cevaplar ve size kattıkları o kadar değerli ki, bu yolculukta sebat edenlerin hiç pişman olduğunu sanmıyorum.
Belki bu yolun değişik aşamalarında olan bir çok insan var. Belki kimisi sonlarına ulaşabilmiş, kimileri de en başında kalmış durumdalar.
Yolculuk, zaman zaman sarp tepeleri aşmayı gerektirdiğinden, bazen insan yorgun ve ümitsiz düşebiliyor. Bu durumlarda, cevaba ulaşamadan, tepenin üzerine ulaşıp ardındaki ufku göremeden belki de sorgulamayı bırakıp önceki yaşantısına geri dönüyor.
En acıklısı da, bu durumda olan kişi bazen her şeyi çözdüğünü sanarak tamamen yanılgı içinde kalabiliyor. Bana göre bir çok ateistin durumu böyle. Gerçekten sorgulayarak belli bir aşamaya geliyorlar ancak geldikleri noktadan öteye gidemedikleri yerde her şeyi anlamsız bulup tamamen reddetmek daha mantıklı geliyor.
Bu yazıda, bu yolculuğu ve kendimce belirlediğim aşamaları kısaca sizinle paylaşmak istiyorum. Böylelikle, belki de bu yolculuğun değişik aşamalarında tıkanmış hissettiğinizde, bunun yolculuğun olağan bir süreci olduğunu düşünür, biraz daha sabredip devam etme gücünü kendinizde bulabilirsiniz.
Ben kendimce yolun sonuna geldiğimi iddia edemem. Yolun neresinde olduğumuzu Allah bilir. Sadece şöyleyebileceğim şudur. İslam bir varış noktası değil, bir yoldur.
O yüzdendir ki namazların her rekatında ‘Bizi doğru yola ilet’ diye Fatiha süresi içinde dua ederiz. Çünkü mühim olan, zor olsa da bu yola girmek ve bir şekilde yolda kalabilmektir.
Kısaca bu yolculukta karşılaşabileceklerinizle ilgili bilgi vermek amacıyla, aşağıdaki şekli oluşturdum ve yolculuğu 7 aşamada özetlemeye çalıştım.
1-Sorgulama:
Bu aşama aslında hemen herkesin dahil olduğu, başta belirttiğim insanın aklına hayatla ilgili çok sorunun geldiği bir aşama. Hayatın bir anlamı var mı, hayatımızı hangi eksende yaşamalıyız, bir yaratıcı var mı, din var mı, hangi din gerçek, insan ahlaklı olmalı mı, uymamız gereken değerler neler gibi bir çok sorunun aklımızda gidip geldiği bir evre.
Bu sorgulama, hayatımızın değişik dönemlerinde kendini daha çok belli edebiliyor. Mesela bir hastalık, bir yakının ölümü veya belli bir yaşa ulaşma bu sorgulamaların artmasına neden olabiliyor.
Bunun yanında, yetiştiğimiz çevre, aile ve kişisel özelliklerimiz sorduğumuz soruları ve en başta korkmadan soru sorabilen biri olmamızda etken. En nihayetinde hayatının bir döneminde bu veya buna benzer soruları en azından kendine hiç sormamış biri olduğunu sanmıyorum. Burada önemli olan bu soruların cevabını ne kadar bulmak istiyor olduğumuz.
2-Araştırma:
Sorular bizi bir şekilde araştırmaya, neyin doğru neyin yanlış olduğunu öğrenmeye itiyor. Bu araştırma, kimi zaman okulda ya da çevremizde bize aktarılan bilgilerle sınırlı kalabiliyor. Genel gözlemim, önemli bir kesimin, kendisine öğretilenle yetinmesi ve ötesinde sorular sormamaya çalışması yönünde.
O nedenle, dikkat ederseniz şekilde eğrinin en dik olduğu yerlerden biri Sorgulamadan, Araştırmaya geçişte. Aslında, aklımıza bir çok soru geliyor ama biz böyle sorular sormak doğru değil diye bunları bastırıyoruz. Örneğin, hiç bir şeye ihtiyacı olmayan bi tanrı neden kendisine ibadet etmesi için insanları yarattı gibi bir soru belki çoğumuzun aklına geliyor ama araştırıp mevcut inancımızdan olmayı da göze alamıyoruz.
Gerçekten araştırmak isteyenler için ise malzeme aslında çok fazla. Bir çok kitaptan, kişiden veya internetten aklımıza takılanları araştırma imkanımız bu çağda oldukça yüksek. Yeter ki korkmadan merakımızın üzerine gidelim.
3-Anlamlama:
Araştırma aşamasındaki etkinliğimiz, bizi daha önce düşünmediğimiz bir düşünce alemine itiyor ve hayata bakış açımızı kökten etkileyebiliyor. Etrafımızda gördüğümüz her şeyi, doğayı, uzayı, tüm dış dünyayı ve hatta iç dünyamızdaki mekanizmaları bir başka bakış açısıyla ele almaya başlıyoruz.
Bu düşünce eylemlerinin temel noktası, varlığın merkezine neyi koymamız gerektiği sorusu etrafında şekilleniyor. Tüm varlığın merkezi Allah ise ve her şey Allah var olduğu için varsa hayata bakışımız çok farklı, eğer Allah ya da bir yaratıcı yoksa hayata bakışımız çok farklı olacaktır.
İşte yaptığımız araştırmanın sonuçlarına göre edindiğimiz bilgiler, bizi hayata bu şekilde bakarak mana bulmaya itiyor. Acaba, yaşamımızın bir anlamı var mı, başımıza gelenlerin bir nedeni var mı yoksa insan ve evren tamamen gelişigüzel bir şekilde meydana gelmiş ve sonunda yok olacak varlıklardan mı ibaret.
Anlamlandırma aşaması hayata bu iki açıdan bakıp her şeyi bir nevi yeniden keşfetmemizin yolunu açıyor. Örneğin bir portakala, bir serçeye, bi buluta çok daha değişik gözlerle bakmaya başlıyor insan. Acaba bunlar gelişigüzel midir yoksa her şeyde bir ahenk, bir uyum ve bir nizam mı vardır.
4- Delillendirme:
Hayatla ilgili her şeyde bir mana olup olmadığını anlamaya çalıştığımız evre bizi ister istemez bunlarla ilgili delil toplamaya götürüyor. İşte bu aşamada, bilimsel gerçeklere başvurmaya başlıyoruz.
Fizik, jeoloji, astronomi, psikoloji, sosyoloji gibi bilimlerin bize sunduğu veriler ışığında, kendi mantık süzgecimizden evrende gördüklerimizi geçiriyor ve en başta sorduğumuz sorulara cevaplar bulmaya çalışıyoruz. Bilimin ne olduğu ve neyle ilgilendiğini, sınırlarının ne olduğunu, hangi sorulara cevap verip hangilerine veremediğini bu aşamada öğreniyoruz.
Bu aşamada sıkça bilimle felsefe alanları arasında geçişler yaparak, bilimsel verileri mantıksal muhakemelerle değerlendirerek aklımızdaki soru işaretlerini giderebilecek deliller bulmaya çalışıyoruz.
Başlangıçta soru soran 100 kişiden iyimser bir tahminle ancak 30 tanesi bir şekilde bu delillendirme sürecine ulaşabiliyor ve zaman harcayarak bilgi topluyor. Söylemem gerekir ki, sıradan bir insan için öğrenilmesi gereken şey o kadar çok ki, en uzun geçen evrelerden biri delillendirme süreci oluyor.
5-Çözümleme:
Delillendirme aşamasında epeyce yol katettikten sonra çözümleme ismini verdiğim aşamaya ulaşılıyor. Esasında belirtmem gerek ki, 3. ve 5. aşamalar arasında oldukça fazla git-gel yaşanması çok muhtemel. Her ne şekilde kadar bunlar yolculukta doğrusal aşamalar gibi görünse de, bu aralıkta bir döngüsel ilerleme olabiliyor.
Yine belirtmem gerekir ki, insanların bir çoğu eksik delillendirme nedeniyle ve bilimsel bilgiyi analiz etme becerisine sahip olmamaktan dolayı 5. aşamaya geçemiyor. Zira, her ne kadar bir önceki aşamada bir çok delili öğrenerek kendimizi geliştirmiş olsak da, hala daha cevaplanması gereken bir çok karşı argüman ve görüş bulunuyor.
Objektif bir biçimde bu görüşlerin öne çıkanlarını ele almak ve daha önce oluşturduğunuz mantıksal çıkarımlara göre karşılaştırma yapmak gerekiyor. Şunu kolayca söylemek mümkün ki, konu tüm varlığın anlamlandırılması olunca ortada sayısız değişik yorum ve görüş mevcut. Hatta, siz ilerleme kaydedip doğru dini seçmiş olduğunuzu düşünseniz de, o din içinde sayısız değişik farklı yorum olabiliyor.
Örneğin, Kur’an meallerine bile baktığımızda farklılıklar görüyoruz. Çözümleme aşamasında, tüm bunların tek tek ele alınması ve hepsinin çözüme kavuşturularak soru işareti kalmayacak hale getirilmesi gerekiyor. O nedenledir ki, bu aşama, belki de en uzun süren, yorucu ve zorlayıcı dönemlerden oluyor.
6- Özümseme:
Çözümleme aşamasında çok uzun bir süre geçirmek ve her şeyi zihninizde yerli yerine oturmak işin bittiği anlamına gelmiyor ne yazık ki. Aklen elde ettiğiniz sonuçları, içselleştirmeniz, ruhunu kavramanız, tabiri caizse ta içinizde duymanız gerekiyor.
Bu yerine getirilmeden, şimdiye kadar elde edilenler kuru bilgi olmaktan ve ‘ben bu konuyu çok araştıran biriyim’ diye kendinizi tatmin etmekten öteye gitmiyor. Belki de, aklımızı kullanarak ulaştıklarımızın imana dönüştüğü an özümseme sürecidir diyebiliriz.
Gerçek imana ulaşabilmek, zorlu süreçlerden geçmeyi, zihnimizde duru ve temiz bir seviyeye ulaşmayı gerektiriyor.
İşte bu aşama, bir nevi tüm öğrenilenlerin demlendiği, zihnimizin sakinleşip kalbimizin huzura erdiği bir aşama. O yüzden burada da hatırı sayılır bir zaman geçirmek gerekiyor. Yine kaba bir tahminle yola çıkanların ancak yüzde 5’inin bu aşamaya geldiğini söylemek yanlış olmaz.
Burada tabi şunu ifade etmek gerek, burada belirttiğim düzey, başkalarından edinilen bilgilere göre bir inanma yerine, araştırmalar sonucu ulaşılan tahkiki iman seviyesine ait toplumdaki genel durumu gösteren bir yorumdur. Yoksa kimin imanının ne düzeyde olduğunu bilmek asla bizim işimiz olamaz.
7- Uygulama:
Tüm seviyeleri geçse de hala önünde zor bir dönemeç vardır insanın. Ne kadar araştırarak doğrulara ulaşmış olsa da, ne yapması gerektiğini çok iyi bilse de, bunları hayata geçirecek düzeyde olmak çok farklıdır. Bu, insanın iradesini üst derecede kullanabilmesi ve nefsini bu konuda eğitebilmesi ile doğru orantılıdır.
Ne yazık ki, ne yapması gerektiğini bildiği halde bunları hakkıyla uygulayabilen çok az insan olduğunu söylemek zor olmaz. İslamiyet özelinde konuştuğumuzda ise, gerçekten indirilen dine uygun olarak, hurafelerden arındırılmış bir şekilde dini tatbik eden kişi sayısının az olduğunu söyleyebiliriz.
O yüzdendir ki, çoğu kişi islamiyeti günümüz müslümanlarını dikkate alarak değerlendirdiğinde, çok cazip bir din olmadığı kanaatine ulaşabiliyor. Oysa, dindeki gerçek özü yakalamış ve yürekten uygulayabilen birinin, başkaları tarafından saygın ve özenilen biri olacağı kanaatindeyim.
Uygulama süreci sanırım, tüm aşamalar açısından sürekli istikrar gerektirmesi bakımından en zor olanı. Şunu da belirtmek gerek ki, bu seviyeye gelinmiş olsa da insanın sürekli tazelenme anlamında ara sıra bu yolculuğu hızlıca tekrar etmesinde fayda var. Aksi halde, olduğumuz yerde durmamız geriye gitmemiz anlamına gelir.
Kısaca bizi hakikate ulaştıracak yolculuğu özetlemeye çalıştım. Umarım herkes, korkmadan aklındaki soruların peşinden gider, üşenmeyip araştırır, daha çok bilgi edinir, muhakeme eder, değerlendirir ve dünyaya başka bir gözle bakarak, varlığı anlamlandırarak, her şeyin içindeki öze ulaşmayı başararak, tüm bu güzelliklerin değerini bilerek yaşamayı başarır.
2015’in son günlerine geldiğimiz bu anlarda, yeni yılda daha çok düşünüp, daha çok anlayıp ona göre yaşamak dileklerimle.
Gökhan