X

Var olmayı ben mi seçtim? Allah neden bana sormadan beni yarattı?

Var olmak her ne kadar güzel olsa da, yaşamak her zaman güzel olmayabiliyor. Türlü zorluklar, sıkıntılar bizi bazen öyle bunaltıyor ki, ister istemez bazen Allah’a karşı bu soruyu sormak istiyor insan.

Sorunun özünde aslında şu düşünce var : ‘Allah’ım var olduğuna inanıyorum ancak benim isteğim dışında beni yaratıp imtihan ediyor olmanı anlayamıyorum’

Önceden bu soruyu ben de sormuştum kendi içimde. Şimdilerde internette arama yaptıkça bu soruyu soran pek çok kişinin olduğunu görüyorum.

Maalesef cevabını bulamadıkça ister istemez Allah’la ilgili farklı düşüncelere sahip olmaya başlıyoruz veya farkında olmadan imanımızın derecesinde bir azalma meydana geliyor. İmandaki bu tür azalmalar da maalesef dini olması gerektiği gibi yaşamamıza engel olabiliyor.

Bu soruyu, kısmen Allah insanı neden yarattı isimli yazıda cevaplamaya çalışmıştım. Oradaki, temel soru, genel olarak Allah neden yaratıyor ve insanları neden yarattı üzerine odaklı idi.

Bu yazıda daha çok, özel olarak, Allah beni neden bana sormadan yarattı sorusuna cevap arayacağım. Bu soruyu soran biri öncelikli olarak Allah’ın varlığını kabul etmiş sayılacağından cevap bu varsayım üzerine inşa edilecektir.

Cevapları her zaman olduğu gibi adım adım ilerleme metodu ile sonuca ulaşma esasına göre yazmaya çalışacağım. Bu sayede, açık nokta bırakmadan sorunun cevaplanacağını düşünüyorum.

Başlıklar, insanların bu konu altında aklına gelen değişik düşünceleri içeriyor. Cevapları, bir kişiye cevap verir gibi ‘sen’ diye hitap ederek yazarsam daha az karmaşık olacağını düşünüyorum.

Var olmak benim tercihim değildi

Bu cümleyi kurduğunda aslında henüz var değilken, var olup olmama kararının senin isteğine göre verilmiş olmasını bekliyorsun. Burada bir çelişki yok mu sence de?

Yani aslında, ‘sen’, sana verilen bu ‘akıl’ ile düşünebildiğin için, var olup olmamanla ilgili bir istekte bulunabiliyorsun. Oysa ‘sen’ diye bir şey yokken bir tercihte bulunamazdın çünkü sen de yoktun, düşünebileceğin bir aklın da yoktu.

Bu nedenle, var olmanın senin istediğine göre olabilmesi mantık hatası içeriyor.

Bir varlığın yoktan var olması kendi tercihi olamaz.

Var olmamak daha güzel olurdu

İkinci olarak şöyle sorulabiliyor. ‘Tamam ben var olmadan Allah bana soramazdı var olmak isteyip istemediğimi ama sormamış olurdu ben de olmazdım, daha güzel olurdu’. Dikkat edersen burada da bir mantık hatası var.

Var olmadığın an için daha memnun olacağını ifade eden bir cümle kuruyorsun. Olmamış olduğun an için, o durumun tercih edilesi olduğunu iddia edemezsin çünkü bu tercihi yapacak ‘sen’ diye bir varlık yok o anda. İnsan ancak var olma durumu için yorum yapabilir, var olmama durumu için o durumun nasıl olacağına dair yorum yapamaz.

İki durum arasında hangisinin daha iyi olduğuna ancak iki duruma da hakim bir varlık karar verebilir. O varlık da Allah’tır ve kararını seni yaratma üzerine vermiştir.

Yani sen varsan, bu Allah’ın takdiridir ve sen beğenmesen de senin için daha iyi olduğu için seni yaratmıştır.

Ben var olmak istemiyorsam Allah’ın beni var etmesi haksızlık

İnsan yine de bu dünyada tecrübe ettiklerinden hareketle veya imtihan gerçeğinin ağırlıyla kendi isteği dışında yaratılmayı haksızlık olarak görebiliyor.

Esasında, Allah’ın insanı yaratmasında insanın kendi emeğiyle bir kazanımı olmadığından, insan bunu haksızlık olarak nitelendiremez.  İnsan bir hiçtir, Allah ise her şey. Öyleyse bir hiçken sana ‘benliğini’ veren bir varlığa, neden verdin denilemez.

Çünkü bunu dediğinde, sahip olmak istemediğin o benliği, aslında daha üst derecede kullanmaya arzu duyuyorsun demektir.

Yani, esasında hem bir benliğe sahip olmaya itiraz ediyorsun, bir yandan da o benliğin meydana getirilip getirilmemesi kararına karışmak istiyorsun. Bu, istemediğin şeyi kullanma ve hatta sana verilen sınırdan daha ötesine geçerek kullanma anlamına gelir. Bu istek insanın kendisiyle çelişmesidir.

Ben daha yaratılmadan Allah benim var olmak istemeyeceğimi biliyordu, bunu bile bile beni neden yarattı?

şeklinde soruyu sormuş olalım. Allah’ın insana ‘benlik’ ve ‘özgür irade’ vermesi sayesinde insanın tercih yeteneğinin olması, insanı aldatmamalı, insan hala Allah’ın mülküdür. Allah’a aittir.

Varlık sahasına seni getirenin kararına hükmedemezsin. O sana hükmeder. O seni meydana getirmişse, ben istemiyorum deme şansın yoktur. Yani senin özgür iradeli bir varlık olman çok yüce bir varlık olduğunu göstermiyor. Sen hala Allah karşısında bir hiçsin.

Buna karşın, Allah seni kulu olma derecesine yükseltiyor. Seninle iletişim kuruyor. Yani, bir hiç olan sen, değer buluyorsun. Özgür iradenle seçimler yapabiliyorsun. Sonra da o özgür iradenle diyorsun ki, ‘beni var etmeseydin’.

Bu aslında Allah’a karşı şükürsüz olmak, nankör olmak anlamına gelir. Sana verileni kabullenmeyip, farklı olması gerektiği yönünde itirazda bulunmak ise kibirdir. Kendini bu karara karışabilecek seviyede görmektir.

Oysa, insan Allah karşısındaki acziyetini anlamalıdır. Biz bazen kendimizi çok büyük sanıyoruz, oysa Allah’ın kuluyuz, O’na tabiyiz. Bu düşünceler bile, O’nun bize bunu bahşettiği akılla var oluyor. Bunu aklımızdan çıkarmamalıyız.

Özetle, insan cüzi iradesiyle Allah’ın var etme takdirine hükmedemez. Bu, Allah’ın mutlak iradesine aykırı olur.

Allah benim kararım olmadan beni yaratıp imtihan ederek bana zulmetmiş olmuyor mu?

Allah mutlak hüküm sahibi, adil ve merhametildir. O nedenledir ki, kullarına zulmetmiyor. Ancak insanlar kendi özgür iradeleri ile kendilerine zulmediyorlar. Bu birçok Kur’an ayetinde belirtilmiştir. (örn Yunus 44)

Senin sorun şu, “ben neden dünyadayım ve imtihan ediliyorum? Bu benim tercihim değil ki”. Allah bize cevap veriyor. Ahzab Suresi 72. ayette, Allah şöyle diyor:

“Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.”

Buradaki emanetten kastedilen kulluk vazifesidir. Yani kulluk demek, kulun Allah ile ilişkisidir. Bu ağır bir sorumluluk olduğundan sadece insan bunu kabul edebilmiştir. Zira insan, özgür iradesiyle bu kararı verebilir.

Lakin burada vurgulanan diğer bir husus, insanın bu imtihan sahasına çıkarken kendine hakim olacağını sanmasına rağmen, haddini aşmış olması, gerekenleri yerine getirmekte başarısız olmasıdır.

Özgür irade o kadar muhteşem bir özellik ki, buna sahip olup kendi kararlarını verebilmek adeta kendi hükümdarlığını ilan etmek demektir.

Buna sahip olmak için gönüllü olan insan, iş emir ve yasaklara uyup imtihan olmaya gelince yeterince iyi performans gösteremeyip nefsine yenik düşmüştür.

Burada önemli olan, aslında Allah’ın, insanın bunu kabul ederek bu işe giriştiğini bize göstermesidir. A’raf suresi 172. ayet de buna örnektir. (A’raf 172) Özetle biz bu imtihana gönüllü olduk ama imtihan gereği şu an bunu hatırlamıyoruz.

Aslında var olmak kötü değil, sıkıntılar ağır geliyor

Özellikle vurgulamak gerek ki, sorunumuz ‘var olmak’ veya ‘yaratılmış olmak’ değil aslında, sorunumuz imtihan ediliyor olmak ve az ihtimal de olsa cehennem gibi korkunç bir ceza ile karşı karşıya kalmak.

Sen, ‘hayır hiç imtihan olmasaydı ve kötülük diye bir şey olmadan, mutlak mutluluk içinde sonsuza kadar yaşıyor olsak da ben yaratılmamış olmayı dilerdim’ der miydin?

Bunu diyorsan ayrı değerlendirmek gerek ama benim anladığım genelde insanların düşüncesinin bu yönde olmadığı şeklinde. İnsanlar imtihana dayanamadığı için bu soruları sorar genelde. O yüzden bu ikisinin ayrımını çok iyi yapmak gerek.

Hayat çok zor değil mi?

Sanırım hepimiz hayatta bazı zorluklarla karşılaşıyoruz ve zaman zaman imtihanda yenik düşme korkusunu taşıyoruz. Neden bu kadar zor, ne gerek vardı gibisinden sorular beliriyor zihnimizde.

Özellikle yaşadığımız acılar bu soruları sormamıza neden oluyor. Bu psikolojik bir mücadele esasında. Kur’an’da en çok vurgulanan öneri nedir diye düşünsek sanırım o da ‘sabretmek’ olurdu. (Örn Zümer 10) Allah neden sürekli sabretmemiz gerektiğini söylüyor? Çünkü birçok ayette bizi canımızla ve malımızla sınayacağını açıkça söylüyor (örn Bakara 155) ve biliyor ki insan zorlanacak.

Ancak Allah, bizim zor da olsa kısa bir ömür için sabretmemiz gerektiğini belirtiyor. Evet diyebilirsiniz neden diye, Allah’ın buna ihtiyacı var mıydı diye, Allah zalim mi diye, eğlenmek için mi yapıyor, bizi acı çekerken görmek hoşuna mı gidiyor diye. Bunlar aklımıza geliyor ister istemez. Ben de bunları sorguladığım için araştırıyorum. Araştırdıkça Allah’ı aslında yanlış tanıdığımızı farkediyorum. Örneğin Allah bize kaldırabileceğimizden fazla yük yüklemeyeceğini söylüyor.

Bizim Bakara 286. ayette olduğu gibi bir duada olmamız gerek. Maalesef genelde bardağın boş kısmını bulmaya çalışıyoruz ve her şeyi yaratmaya muktedir bir gücün bize kendi iradesinden bağımsız bir irade vermiş olmasının ve bizi muhatap almış olmasını ne derece muazzam bir ödül olduğunu kaçırıp, olası kötü sonuçlara odaklanıyoruz.

Elbette ki, Allah insanı neden imtihan ediyor sorusunun da cevaplanması gerekli. Bu yüzden bunu daha önce yazdığım 3 Soru 3 Sır isimli yazının üçüncüsünde ele alarak geniş çerçevede cevaplamak istiyorum.

Bkz. İmtihan (4) : İnsan gibi aciz bir varlık için imtihan zor değil mi?

Bkz. İmtihan (8): Allah imtihanı daha kolay yapsa olmaz mıydı?

 

 

Gökhan

Copyright secured by Digiprove © 2017All Rights Reserved
Original content here is published under these license terms:
License Type: Read Only
Abstract: You may read the original content in the context in which it is published (at this web address). No other copying or use is permitted without written agreement from the author.
Kategoriler: Yaratılış

Yorumlar (3)

  • Benim bu konudaki düşüncem, zaten var olmayı seçtiğimiz yönünde, tıpkı anne karnındaki halimizi hatırlamaya hafızamız nasıl yetmiyorsa, önceki dönemi hatırlamak da aynı şey bana göre. Hatta daha ileri gidip, hayatımızı, anne babamızı yaşayacağımız senaryoyu da seçen biziz, her birimizin buraya geliş amacı var, gelmeden önce seçtiğimiz ama geldiğimiz an unuttuğumuz. Ve ömrümüzü bu amacı hatırlamak için yaşıyoruz. Yeniden doğuşa inanmıyorum, ama Allah beni neden taş değil de insan yaptı sorusuna cevap olarak ben seçtim diyorum. Ben seçtim ve Allah'a bir söz verdim şuan hatırlamıyor olsam da, bu sözü hatırla sürecim ise sınavım olacak...

    • Merhaba Çisem, bahsettiğin şekilde yokluktan varlık noktasına gelebilme kararını kendimiz veriyor olmamız akla da dinin temel ilkelerine de uygun düşmez. Çünkü karar verebilmek için var olmamız gerekir, yoksak karar da veremeyiz. Bu son derece açık. Ayrıca, var olma seçimini biz yaparsak yaratıcı olan ve mutlak irade sahibi plan Allah'ın kararına karışmış oluruz ki bu da sakıncalı. Senin kastetmek istediğin şey eğer, yaratıldıktan sonra imtihan edilmek üzere dünyaya gönderilme teklifini kabul etmemiz ise buna katılabilirim. Selamlar. Gökhan.

  • Selâmün aleyküm,

    Yazılarınız çoktandır aklıma takılan meselelere sade ve anlaşılır cevaplar veriyor. Özellikle de söylediğiniz gibi arapça ve karmaşık ifadelerden kaçınılması yazıları daha aydınlatıcı kılmış. Allah razı olsun.

    Ancak bu yazıda aklıma şöyle bir soru geldi:

    Şunu anladım; var olmadan önce var olmamayı seçecek iradeye sahip değildim, varoluşum Allah'ın mutlak iradesiyle gerçekleşti. Ben ancak var olduktan sonra sahip olduğum akıl ile bu soruyu sormayı akıl edebildim.
    O yüzden neden insan oldum demiyorum. Peki kul olmayı (bilen kişi olmayı) seçebilir miydim ?

    Allah (c.c.) Zâriyât Suresi 56. ayette der ki : "Ben, cinleri ve insanları yalnızca bana kulluk etsinler (Beni bilsinler) diye yarattım."

    Bu hükme göre "Hayır" kul olup olmamayı da seçemem yani Allah'ı bilmekten de vazgeçemem, zaten ayete göre yaratılış gayem bu, yani kul olmayacak bir insan yaratılmamıştır.

    Ancak Allah (c.c.) Ahzâb Suresi 72. ayette de der ki : "Şüphesiz biz emaneti göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar. Onu insan yüklendi. Şüphesiz o çok zalimdir, çok cahildir."

    Bu ayetten sebeple de şu soruyu sorabiliyorum; O zaman Allah (c.c) , göklere,yere ve dağlara sormuş, onlar da kaçınmışlar. Bu iradeye sahiplerse varlar, yani yok iken kulluk vazifesiyle yaratılmamışlar, onlara var olduktan sonra sorulmuş ve bu vazifeyi ağır bulmuşlar.

    Sonra bu vazifeyi insan yüklenmiş. O zaman insana sorulmuş mu da yüklenmeyi tercih etmiş, zaten bu vazifeyle var olmamış mıydı insan ? Bunun sorulması da "Neden var oldum?" insan olmayı ben mi istedim ki sorusuyla aynı şekilde gereksiz değil midir ?

    İnsan olmayı irade edemezdim tamam ama kul olmayı ( Allah' bilmeyi) irade edebilirdim o zaman.
    Dağlara sorulduğu gibi bu yükten kaçınıp sadece bir taş olarak var olmayı tercih edebilirdim.

    O halde bu soru ne zaman dağlara,yere ve göklere sorulmuş da onlar kaçınmış ama insan yüklenmiştir?
    İnsan bu kararı nerede vermiş varoluşundan önce mi sonra mı ?

    Bu konuda da beni aydınlatırsanız duacınız olurum.

İlgili Yazılar