ScreenShot015

İnsanın nefsine yenik düşmesi çok mu kolay? Allah istese daha çok insanın cennete gireceği şekilde imtihanı daha kolay yaratamaz mıydı? Allah neden imtihanı daha kolay yapmadı?

Önceki yazı: Allah insanı neden günah işlemeye meyilli yarattı?

Allah merhametliyse neden imtihanın zorluk derecesini daha çok insanın cennete gideceği şekilde ayarlamadı?

İmtihan 4 ve İmtihan 7 nolu yazılarda imtihanın zor olup olmadığını ve insanın hata yapmaya daha meyilli olup olmadığnı incelemeye çalıştım. Bu soru, her ne kadar o sorulardaki cevaplarla ilgili olsa da, kısmen farklılaşıyor.

İmtihan 4 : İmtihan çok mu zor yazısında, insanın başına gelen dert ve sıkıntılar çok mu ağır‘ı işledim. Bu yazıda ise, insanları günaha çeken şeyler çok mu karşıkonulmaz bunu incelemeye çalışacağım.

İmtihan çok mu zor? Daha kolay olsa olmaz mıydı? Nefsi kontrol etmek neden zor? Şeytan bizi çeldirebilir mi? Allah daha kolay bir imtihan yaratamaz mıydı? Neden herkes cennete gitmiyor? gibi soruları İmtihan 4, İmtihan 7 ve bu yazı birlikte değerlendirerek ele almak gerekiyor.

Bu konuyu ilk düşündüğümde, içimden ‘evet aslında mantıklı, insanı çeldirici bu kadar unsur olmasa daha kolay olurdu imtihanı kazanmak’ gibi düşünceler aklıma geldi.

Detaylı düşününce ise, imtihanın aslında ideal zorlukta olduğuna kanaat getirdim.

Bu konu kapsamındaki hususları aşağıda özetlemeye çalıştım:

a-Allah insanı özgür iradeli yarattı:

Kur’an’da, Allah’ın birçok yerde ‘Allah dileseydi herkes iman ederdi‘ gibi ifadelerde bulunduğunu görüyoruz.

Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi elbette topyekûn iman ederlerdi. Böyle iken sen mi mü’min olsunlar diye, insanları zorlayacaksın? Yunus, 99

Allah’a ortak koşanlar, dediler ki: “Allah dileseydi ne biz, ne de atalarımız O’ndan başka hiçbir şeye tapmazdık, O’nun emri olmadan hiçbir şeyi de haram kılmazdık.” Kendilerinden öncekiler de böyle yapmıştı. Peygamberlere düşen sadece apaçık bir tebliğdir. Nahl, 35

Eğer dileseydik, içinizden yeryüzünde sizin yerinize geçecek melekler yaratırdık. Zuhruf, 60

Allah niye böyle söylüyor olabilir?

Bunu Allah çok önemli bir şeyi vurgulamak için söylüyor. Zuhruf 60‘da olduğu gibi, Allah istese herkesi günah işleyemeyen melek gibi varlıklar olarak yaratırdı ama böyle yapmadı. O farklı bir varlık yaratmayı irade etti. Bu varlığa, aklını kullanarak iyi ve kötü arasında seçim yapabilme ve öğrendikleri ile kendini geliştirme potansiyeli yükledi. (Bkz. insan neden melek gibi yaratılmadı)

Bu nedenledir ki, Allah Kur’an’da şu manaya gelecek şekilde bize sesleniyor: ‘istesem herkes iman ederdi ama öyle olmamasının bir sebebi var. Ben size, yaratılmışların en yüksek seviyesinde olmanızı sağlayan özgür irade verdim, ancak bununla birlikte doğal olarak gelen de büyük bir sorumluluk var

Özgür iradenin önemi

Biraz üzerine düşünsek, özgür iradenin ne denli büyük bir yetenek, ne denli büyük bir özgürlük, ne denli büyük bir güç, ne denli büyük bir hediye olduğunu idrak edebiliriz. Zihnimizde olmamış olayları tasarlayabilmek, planlar yapabilmek, hayal kurabilmek, kendi kendimize bir dünya kurabilmek bile başlı başına devasa bir özellik.

Siz hiç otomobil icat eden bir köpek gördünüz mü ya da teleskop icat edip yıldızları gözlemleyen bir tavşan?

Yeryüzünde insan (cinler de dahil) dışında hiçbir canlı veya cansız varlık yok ki, Allah’ın iradesinden bağımsız  bir isteme hakkına sahip olsun ve hatta Allah’ın emrettiğinin aksine bir iş yapabilsin.

Lakin biz her gün binlerce kez bu iradeyi kullandığımız için kıymetini bilmiyor, bunun doğal ve sıradan bir şey olduğunu sanıyoruz. Hatta bu iradeyi kullanmanın sorumluluk taşımadığını sanıyoruz.

İnsan, istese başka bir canı alabilecek kadar etkili bir özgür iradeye sahipken, bu iradeyi doğru yönde kullanmamızı söyleyen kuralların olması; dahası bu iradeyi, en çok, onu veren Allah’ı bulmak için kullanmamızın beklenmesi kadar doğal ne olabilir.

İyi ile kötü arasındaki seçim insana bırakılmışken, imtihanın zor olduğunu söyleyemeyiz. Olsa olsa insanın özgür iradesini etkin bir şekilde kullanmakta pek başarılı olamadığını söyleyebiliriz.

Zira, Allah insanı yaratmayı murad ettiğinden beri, insanın iradesine karışmıyor. Eğer karışsaydı elbette herkes iman edebilirdi ama o zaman o yaratılan varlık insan değil, melek gibi serbest seçim hakkı olmayan ve zevk alamayan varlıklar olmuş olurdu.

b-Zevk için harama girmek lükstür

Allah hem dünyada hem ahirette huzur içinde yaşamamız için gerekli karakter özelliklerini, helal daireyi ve icra edilmesi gereken ibadetleri net bir şekilde belirlemiş.

Bunlar, eğer dünya hayatı için olumsuzluk yaratan hususlar olsaydı ya da gerçekleştirilmesi imkansız derecesinde vazifeler olsaydı, evet o zaman imtihan gerçekten zor, insan fıtratına ve hayatın akışına aykırı derdik. Oysa, Allah’ın bizden istedikleri dünya hayatında da, daha anlamlı ve huzurlu yaşamamızı sağlayacak şeyler.

Kaldı ki, ne yapmak istiyoruz da Allah bize bunu yasaklıyor. Yani helal daire içinde ne bize yetmiyor ki onları da yapmak ve yine de cennete gitmek istiyoruz. Bunları yapmaktan mahrum kalmak çok mu ağır, yoksa bir biraz fazla mı açgözlüyüz?

De ki: “Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri okuyayım: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya babaya iyi davranın. Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi de onları da biz rızıklandırırız. (Zina ve benzeri) çirkinliklere, bunların açığına da gizlisine de yaklaşmayın.  Meşrû bir hak karşılığı olmadıkça, Allah’ın haram (dokunulmaz) kıldığı canı öldürmeyin.  İşte size Allah bunu emretti ki aklınızı kullanasınız.” En’am, 151

Sahip olduğumuz her şeyi hak etmeden kazandığımız halde, hep daha fazlasını istiyor olmak, Allah’ı unutarak yaşamak ve üstüne de cenneti de istemek haddi aşmak değil de nedir?

c-İmtihan daha ne kadar kolay olabilirdi:

Allah adaleti gereği, bize verilen nimetler ile vaat ettiği ödül arasındaki dengeyi sağlayacak şekilde bir imtihan tasarlamış durumda. Bence insan gibi şükrünü bilmeyen bir varlık için daha kolay elde edilen bir ödül gerçek değerini yansıtmazdı. (Bkz. İmtihan 4 Md. b)

Peki daha ne kadar kolay olsaydı imtihan? Öldürün, kesin, biçin, yeyin-için hiçbir şeyi umursamayın mı deseydi Allah kolay olacaktı imtihan? Yani Allah’ın emrettikleri ve yasakladıkları içinde ne var ki biz bunun zor olduğunu düşünüyoruz?

Şu an insanoğlunun gaflet içinde yaşadığı gibi, birbirinizi öldürün, kimseye yardım etmeyin, hep menfaatinizi gözetin, zina edin, yalan söyleyin, adaletsiz davranın, arzularınızın peşinden gidin, ne olursa olsun cennete gireceksiniz dese ‘evet böyle olmalıydı‘ mı diyecektik?

Bence asıl o zaman Allah’ın adaletini eleştirir, bu düzenin yanlış olduğunu söylerdik. Çünkü biz de çok iyi biliyoruz ki, iradesini kötü yönde kullanan kişilerin ödüllendirilmesi vicdanımızı zedeliyor. O halde herkesin cennete gitmesi gibi bir senaryo, ortada özgür iradeli bir insan varken anlamlı olmaz.

d-İnsan aklını yeterince kullanmıyor:

Allah elbette daha çok insanın cennete gitmesini sağlayabilirdi ama o durumda insana verilen aklın ne ehemmiyeti kalırdı?

Biz bazen ‘bendeki arzuyu daha az verseydi, öfkeyi daha az verseydi‘ gibi bir düşüncede olabiliyoruz. Kimse aklımı daha az verseydi demiyor. Zaten bence asıl mesele de bu.

Aklımız, öfkemizi ve arzumuzu ya da kontrol etmemiz gereken özellik ne ise onu kontrol edebilmemiz için bize verilmiş bir şey.

Biz eğer o aklı tam anlamıyla kullanmıyorsak bunun hakkını vermiş olur muyuz?

Gidip gelip her şey bizim düşünmemize, tefekkür etmemize, kafamızı hergün yaptığımız sıradan aktivitelerden kaldırıp etrafımıza ve iç dünyamıza bakmamıza, akletmemize, sorgulamamıza bağlanıyor. Bunları yaptıkça her şeyin manasını daha iyi anlayabileceğiz.

İnsan, kendi iç dünyasındaki melekelere baksa, dış dünyadaki muhteşem nizam intizama, zenginliğe baksa, veya Kur’an’daki mesajlara ve mucizelere baksa, bunlar üzerinde ciddiyetle dursa, araştırsa, öğrense ‘La ilahe illallah’ demek hiç de zor olmaz.

Kur’an insanın aklını kullanması gerektiğine sürekli vurgu yapıyor. (Bkz. ilgili yazı)

Yine şöyle derler: “Eğer kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, şu alevli ateştekilerden olmazdık.Mülk, 10

Size verilen her şey, dünya hayatının geçimliği ve süsüdür. Allah’ın katındaki ise daha hayırlı ve daha kalıcıdır. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz? Kasas, 60

e-Nefis daha az zorlayıcı olamaz mıydı?

Nefsin insana verilmesinin de şüphesiz hikmetleri var. Nefis aynı anda hem iyiye hem de kötüye davet edebilen  bir unsur olarak içimizde var. Tıpkı içimizdeki bir terazi gibi. Terazinin dengesini belirleyen şey ise bizim irademizi ne ölçüde kullandığımız.

Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir. Şems, 7-9

Nefis tamamen kötüyü isteyen bir unsur değil. Nitekim yaşamamız için yemek yememiz, uyumamız, ürememiz, çalışmamız vs gerekiyor. Ancak bunları insan abartır, açgözlü, şehvetli, hırslı, miskin vb. hale dönerse o zaman nefsin olumsuz yüzü ile karşılaşır.

Nefsin helal çizgiden çıkıp haram kısma geçmesini önlemek ise iradenin işidir. O zaman nefsi yanlış şekilde kullanmışız ve kendimize zulmetmişiz demektir.

Onlar, kendi nefisleri(nin yaratılış incelikleri) hakkında hiç düşünmediler mi? Hem Allah, gökler ile yeri ve ikisi arasındakileri ancak hak ve hikmete uygun olarak ve belirli bir süre için yaratmıştır. Şüphesiz insanların birçoğu Rablerine kavuşacaklarını inkâr ediyorlar. Rum,8

 

Kim de, Rabbinin huzurunda duracağından korkar ve nefsini arzularından alıkoyarsa, şüphesiz, cennet onun sığınağıdır. Naziat, 40

Yine onlar, çirkin bir iş yaptıkları, yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah’ı hatırlayıp hemen  günahlarının  bağışlanmasını  isteyenler -ki Allah’tan başka günahları kim bağışlar- ve bile bile işledikleri (günah) üzerinde ısrar etmeyenlerdir. Ali imran, 138

Demek oluyor ki nefsin insana verilmesinin nedenleri var. İyi yöndeki neden, insanın yaşamını devam ettirmesi ve helal daire içinde belirli zevkleri tadabilmesi imkanının verilmesi. Kötü yöndeki ise, insanın iradesini nasıl kullanacağının ölçülmesi için bir araç olması.

Nefsimiz bizi hangi kötülüğe davet ediyorsa, onu bize özel bir imtihan olarak görmeli ve üstesinden gelmeye gayret etmeliyiz. Zira herkesin imtihanı farklı olabiliyor. Kaldı ki, insan olarak biz inanalım, inanmayalım nefsimizin peşinden gittikçe dünya hayatı için bile huzurlu hissetmiyoruz.

Öyleyse şunu söyleyebiliriz:

Nefsin daha çeldirici olduğunu düşündüğümüz yerler, esasında akıl ve irademizi daha zayıf kullandığımız yerlerdir.

f-Şeytan insanı zorla yoldan çıkarabilir mi?

İnsanı doğrudan saptırmadaki diğer bir unsur da şeytan. Birçok insanın aklına gelebiliyor Allah neden şeytana izin veriyor diye. Şeytan olmasa biz daha kolay iman ve ibadet ederdik gibi düşünceler hakim olabiliyor.

Esasında bunlar tam bir avunmadan ibaret. İnsan rabbini tanır ve O’nun yüceliği ve cömertliği karşısında kendi küçüklüğü ve muhtaçlığını idrak ederse, zaten o insanı rabbine yönelmekten kimse alıkoyamaz. Nitekim çeşitli Kur’an ayetlerinde şeytanın insan üzerinde bir etkisi olmadığını, ancak biz irademizle şeytanın yolundan gitmeyi seçersek şeytanın bize zarar verdiği anlatılır:

İş bitirilince şeytan da diyecek ki: “Şüphesiz Allah, size gerçek olanı söz verdi. Ben de size söz verdim ama yalancı çıktım. Zaten benim sizi zorlayacak bir gücüm yoktu. Ben sadece sizi çağırdım, siz de hemen bana geliverdiniz. O hâlde beni kınamayın, kendinizi kınayın. Artık ben sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsınız. Şüphesiz ben, daha önce sizin, beni Allah’a ortak koşmanızı kabul etmemiştim. Şüphesiz, zalimlere elem dolu bir azap vardır.” İbrahim, 14

g-Allah ancak inkarda direnenleri cehenneme gönderiyor:

Bu başlıkta son olarak vurgulamak istediğim husus imtihanın aslında aklını kullanan kişinin lehine olduğu. Yani aslında cehenneme gitmek için oldukça zorlamak gerekiyor. Önceki yazılarda da belirttim. Allah ancak inkar edeni ve bunda direteni cezalandıracağını söylüyor.

Nitekim insan objektif bir zihinle kendine ve etrafına baktığında, bilimsel verileri de dikkate aldığında tüm bunların tesadüfle açıklanamayacağını farkedebilir. Biz körü körüne küfrü benimsemediğimiz sürece kurtuluşumuz her zaman var.

Andolsun, biz bu Kur’an’da insanlara her türlü misali değişik şekillerde açıkladık. Yine de insanların çoğu ancak

inkârda direttiler. İsra, 89

Tüm bunları dikkate alınca, ‘daha rahatta olsaydık, daha basit olsaydı demek’ bize verilen akıl ve iradeyi küçümsemek ve bu nimetlere karşı nankör olmak anlamına gelecektir. İnsan ne kadar reddederse etsin, Allah insana kendisinin karışmadığı bir irade vermiştir ve bu irade bize sorumluluk yüklüyor.

Bu sorumluluk, İmtihan 4‘te belirttiğim üzere, Allah’ın merhameti ile oldukça hafifletilmiş durumda iken, neredeyse ‘biz hiçbir şey yapmadan Allah bizi cennete koysun‘ noktasında isteklerde bulunmak haklı bir beklenti olmayacaktır.

Bu kadar af kapısını es geçip cehenneme giren biri, gerçekten orayı hak etmiş demektir.

 

İmtihan dizisindeki tüm yazılar için tıkla

 

Gökhan

İmtihan Dizisinin Önceki ve Sonraki Yazıları<< İmtihan (7): Allah insanı neden günah işlemeye meyilli yarattı?İmtihan (9): Allah cehennemlikleri biliyorsa neden yine de onları yarattı? >>