Bugün bir televizyon dizisi ile ilgili yazmak istiyorum.. Çoğu kişinin izlediği ve beğendiği bir dizi.. How I Met Your Mother..
Bu diziyi ilk nasıl izlemeye başladım bilmiyorum ama ister istemez kendimi içinde buldum ve hep takip ettim. Hatta tüm bölümleri bir kaç kez izlemişimdir.. Aslında alt tarafı bir dizi büyütmeye gerek yok diye düşünülebilir.. Belki bir yönüyle sadece izlenip eğlenceli zaman geçirilen bir dizi sadece.. Ama dizinin asıl önemli yanı, dizinin sana ne verdiği değil senin onda ne bulduğun bana göre.. Peki ne mi buldum?

Bu diziyle ilgili internette o kadar çok şey yazılmıştır ki dünyada.. benim bugün buna ekleyecek çok da bi’şeyim olmayabilir.. O yüzden burada dizi ile ilgili bir kritik yapar gibi yazmayacağım ya da Ted anne ile nasıl tanışacak bununla ilgili yorumlarımı yapmayacağım. Bu konular ‘alt tarafı dizi’ boyutuna giren konular.. Ben bugün,  bu dizide ne buluyorum, bu dizi bana neleri düşündürüyor bundan bahsetmek istiyorum..

Karakterler
Dizideki karakterler, her biri kendisine özel tavır ve davranışları olan kişiler.. Sanki bir karışım yapılarak denge sağlanmaya çalışılmış. Kimi çok zıpır, kimi kaderci, kimi hayalci, kimi çok sadık, kimi çok yalancı.. Kısacası her türden karakteri kapsamaya çalışmış senaristler ve ortaya eğlenceli bir sonuç çıkmış.. Ben diziyi izlerken genelde kendimi Ted ile özdeşleştirmişimdir. Bir gün ben de Ted gibi çocuklarıma anneleriyle nasıl tanıştığımı anlatmak istiyorum. Hem de tüm hikayeyi.. Rating alırsa 9 sezona kadar uzatabilirim=)

Bu diziyi sevmemin önemli bir nedeni, olayları gelecekten anlatıyor olması.. Peki bu neden anlamlı? Çünkü Ted (dizinin ana karakteri) 2030 senesinde, çocuklarına anneleriyle nasıl tanıştığının hikayesini anlatıyor.. Ve biz biliyoruz ki gösterilen anlar aslında  yaşanıp bitmiş,  Ted’in bugün olanları değiştirme imkanı yok. Bense Ted’in anlattığı şeyleri yaşadığım andayım. O yüzden bu dizi bana ilerde güzel şeyler anlatabilmek için bugün güzel şeyler yaşamak gerektiğini çok eğlenceli bir biçimde hatırlatıyor ..

Bir başka nedeni ise, dizideki karakterlerle hemen hemen aynı yaşlarda olmam.. Dizi ilk 2005 yılında başlıyor. Gençler üniversiteyi bitirmiş, hayata atılmak üzereler. Tam ben de o sene o dönemlerdeyim.. Onların yaşadığı çoğu zorluğu kendimde bulabiliyorum.. İşle ilgili, ilişkiyle ilgili, arkadaşlarla ilgili.. Özellikle yakın arkadaşlarımın sırasıyla evlenmesi ve benim yalnız olmam Ted karakterine daha da yakın hissetmeme neden oldu diyebilirim.. O yıllarda, Ted çok geçmeden hayatının aşkını bulacağına inanıyordu, ben de öyle:) Yıllar ve sezonlar geçti ama Ted aradığı kişiyi bi türlü bulamadı, ben de:) Ama Ted en kötü zamanlarda bile ümidini yitirmedi, ben, eh yitirdiğim de oldu 🙂

Kısacası aslında dizide 6. bir ana karakter vardı.. O da bendim.. Sadece izleyici değil, sanki dizinin içinden biriydim..

Arkadaşlıklar

Bir kurgu olduğunun farkında olmakla birlikte, dizi içinde gerçek hayattan çok sayıda kesitler bulmak mümkün. Özellikle arkadaşlıkla ilgili… Yıllar içinde yaşanan tüm olaylarda, bize hep arkadaşlığın ne kadar önemli olduğunu gösterdiler.. Zaman zaman güldüler, zaman zaman ağladılar.. Bazen acıyı paylaştılar, bazen birbirlerine küstüler, bazen kavga ettiler.. Ama ne olursa olsun hep birlikte kalmayı başardılar..

Tabi herkes manhattan ve çevresinde oturunca her akşam buluşmak kolay oluyor olabilir bilemem ama İstanbul’da arkadaşlarınla sürekli görüşmek pek de kolay değil.. Özellikle iş hayatına başlamışsan ve içlerinden bazıları evlenmişse.. O yüzden -gerçek olmasa da- onların sürekli birlikte olmaları, birinin canı sıkkın olduğunda, bunu belli etmese bile başka birinin bunu fark edip onun iyi hissetmesini sağlamaya çalışması, hayatlarında olanları birbirlerine anlatıp ortak bir akılla sorunları çözmeye çalışmaları beni hep özendirmiştir. Gerçek hayatta hepimiz bireyselleşmeye doğru giderken, bu dizi kollektif aklı bize anlattığı için arkadaşlığın ne demek olduğuna dair beni tekrar düşündürmüştür..

Hayat Dersleri

Dizi ile ilgili pek çok şey söylemek mümkün tabii ki.. Özellikle esprileri ve o esprilerin içine çok güzel yerleştirilmiş duygusal sahneleri ile insanı hem güldürüyor hem de hüzünlendiriyor olması.. Ama ondan da öte dizinin içinde gerçekten hayata tatbik edilebilecek pek çok ders de veriliyor. Dizi aslında Ted’in çocuklarına anlattığı bir hikaye olduğundan, bunlar aslında Ted’in çocuklarına nasihati. Zaten bu yüzden çoğu şey gerçekten bir miktar saptırılmış, güzelleştirilmiş ya da abartılmış olarak veriliyor. Çünkü gerçek olayları değil, Ted’in zihninde kalanları görüyoruz aslında biz..

Bir babanın çocuklarını karşısına alıp ‘Kids’ diye söze başlayarak onlara dersler vermesi benim çok hoşuma giden bir şey olmuştu. Çoğu bölümün bu kelimeyle başlamasına alışmış ve sever olmuştum.. Bu dersler gerçekten doğru ve dikkate alınması gereken derslerdi çoğu zaman.. Tabi Barney’in hep 8.3 ve katları ile verdiği istatistikleri ve her konuyla ilgili sahip olduğu kurallardan bahsetmiyorum=) Onlar da güzel elbette, hatta zaman zaman doğruluk payı da yok değil..

Benim bahsettiklerim ise Ted’in çocuklarına anlattıkları.. Örneğin:

  • I was just too close to the puzzle to see the picture that was forming – Ted – S1E1 : İlk bölümde, Ted’in hikayeyi anlatmaya başlaması sırasında geçen bir replik.. Ted konuları çok sonradan büyük resmi görerek anlatıyordu ama biz bulmacanın sadece küçük bir kısmını izliyorduk.. Tıpkı gerçek hayattaki ‘şimdi’ gibi..
  • Nothing Good Happens After 2 AM – Ted – S1E18 : Ted’in gece 2’den sonra Robin’in evine giderek yaptığı bir yanlışın hikayesi. Ted içinden gelene engel olamadı ve bir anda iki kişiyi birden kaybetti.. Bence alınması gereken bir ders..
  • This is not about the odds, this is about believing. Ted- S1E6 : Bu bölüm Ted’in her cadılar bayramında slutty pumkin’i beklemesini anlatıyor.. Evet belki ihtimaller azdı ama Ted bunu önemsemedi.. Çok sonraki bölümlerde o kızla tekrar karşılaşacaktı.. Ama hayat böyle bir şey işte.. Bir şeyi çok istersiniz sonra bir şekilde sahip olursunuz ama aslında onu gerçekten istemediğinizi farkedersiniz.. Yine de umutlu olmak adına güzel bir betimleme..
  • God, you are so terrified of anything real. It’s like you’re floating out in space. Touch the ground, Robin. Live in the world, make a mistake. Make this mistake. Ted S1E20: Bu diyalog Robin ile Ted arasında geçiyor.  Ted Robin’i birlikte olmaya ikna etmeye çalışıyor.. O an öyle sevimli ve istekli ki o hali Ted’in, çok tatlıydı.. Ama Ted o an aslında kendinden farklı şeyler isteyen biri için bunları söylediğini bilmiyordu. Sonradan öğrenecekti ama bazı şeyleri bilsek bile yapmadan edemeyiz. Nitekim, 20. bölümde Ted Lily’ye şöyle diyecekti: Here’s the thing about mistakes. Sometimes, even when you know something’s a mistake, you gotta make it anyway.
  • The only thing that can really heal a broken heart is time. Ted – S2E1 : Bu belki günlük hayatta çok duyduğumuz bir söz ama biz bunu daha çok yaşayarak tatbik ediyoruz hayatta.. En azından bana kimse böyle bir nasihatta bulunmamıştı.. Hoş nasihat eden olsa da kimse yaşamadan öğrenmiyor.
  • The Moment when you think it; The Moment when you think you know it; The Moment when you know you know it but you just can’t say it; The Moment when you know you know it but you can’t keep it in any longer – Ted – S2E12 : Ted burada bi ilişkide ‘Seni Seviyorum’un söylenmesine kadar geçen evreleri ve. Robin’in bu sözü söyleyene kadar ne kadar zorlandığını anlatıyor. Gerçekten de önemli bir andır birine bunu söylemek, başta aklınıza gelmez, sonra içinizden o kadar gelir ki söylemek, sonra korkarsınız ya ben söylersem o söylemezse diye..sonra artık hiç bişeyi düşünmeyip içinizdeki duyguya yenik düşüp bu cümleyi kurarsınız ve pişman olmazsınız. Umarım =)
  • Because sometimes even if you know how something’s gonna end that doesn’t mean you can’t enjoy the ride. Ted – S2E14: Bişeyin biteceğini görmek çoğu zaman acı verir insana.. Çünkü insan, en azından ben, sonu olacağını düşünerek başlamaz  bişeye.. İnsanın yaradılışında da vardır bu.. Öleceğimizi biliriz ama yine de hiç ölmeyecek gibi yaşarız.. Ted’in bakış açısı da bu anlamda belki de doğru. Bitecek olsa bile her geçen dakikadan keyif almak gerek..
  • The littlest thing can cause a ripple effect that changes your life. Ted – S2E15: Bu bölümde Ted’in metroda bulduğu bozuk paranın hepsinin hayatını nasıl etkilediği çok güzel bir kurguyla anlatılmıştı. Biz herşeyi ne kadar planlamaya çalışsak da hayatın kendine ait planları var. Ve farkında olmadan küçük çarklar büyük çarkları tetikliyor ve dünya dönüyor…
  • Sometimes life forces us to be someone we didn’t want to be. When that happens, we often try to hold on to a little piece of who we were. Maybe a tattoo or a piece of jewelry. A tiny souvenir that reminds us, ‘This is who I really am.’ Ted S2E17 : Bu bölümde Marshall arabasına veda ediyordu. O arabayla yaşanan anılar bölüm boyunca gösterildi. Ted’in bu sözü bana şunu düşündürdü. Benim gidip tutunduğum o küçük şey neydi? Sanıyorum ki o şey bu dizi. ve ben o yüzden şu an oturmuş bu diziyle ilgili yorumlarımı yazıyorum.
  • I think for the most part, if you’re really honest with yourself about what you want out of life, life gives it to you. – Ted – S2E22: İkinci sezonun son bölümünde Ted ve Robin ayrılıyor.. Dizi izleyicisi olarak bu biraz üzücü çünkü Ted ve Robin’in birbirine yakıştığını düşünüyor ve annenin Robin olmasını istiyorsun..Belki içten içe kendi hayatında umduklarının dizide gerçekleşmesini istiyor insan, bilemiyorum.. Ted’in söylediği şey ne kadar gerçek bilmiyorum ama kendi hayatımdan örnek vermek gerekirse çok da yanlış olmadığını söyleyebilirim.. Bir şeyi gerçekten temiz bir kalple istediğimde gerçekleşmediği hiç olmadı.. Onların universe benimse Allah dediğim şeyden istemeye devam etmek gerek =)
  • You see, when someone’s bad habits are pointed out to you, it’s hard to ignore them, but if you love them enough, they are easy to forget.- Ted. S3E8: Bu bölüm sevdiklerimden biri.. Çünkü ben de rahatsız edici ses çıkaranlara gıcık olan biriyim.. ve bir kere kafanı taktın mı artık görmezden gelmek iyice zorlaşır.. Bu bölümde herkes birbirindeki kötü huy ve davranışları keşfediyor ve artık bunu farketmeden yaşamak zorlaşıyor. İnsan neye odaklanırsa kafasında o kocaman hale geliyor. Bundan kaçmak zor olsa da, güzel şeylere odaklanmaya çalışmak gerek.. O kişi sevdiğiniz biriyse bunu yapmak o kadar da zor olmuyor olmalı..
  • It’s sometimes possible to think you’re doing just fine in life. And then someone opens your eyes a little bit and you realize…Your whole world is off balance. Out of whack. Crooked. Ted – S3E12: Hayat mı değişiyor biz mi bilmiyorum ama insan hayatı her gün aynı görmüyor. Sanırım hayatı bu haliyle kabullenmek gerek.. Yapılacak tek şey hayatı böyle gördüğünüz zamanlarda bunu aşmanızı sağlayacak kişileri, gerçek dostlarınızı, yanınızda bulundurmaya çalışmak..
  • Wait, did I give you a reason, or were you looking for one? – Ted – S3E18 : Bu aslında küçük bi replik ama yine de buraya koymak istedim. Bu bölümde Stella, Ted’in kız arkadaşı, birlikte olduğu erkeklerin onlardan ayrılmak için kendisine bir neden çıkardığını söylüyor. ve Ted’in de bir neden çıkardığını düşünüyor. Ted de bu soruyu soruyor ona.. Gerçekten ben de bu soruyu soruyorum zaman zaman kendime. Gerçekten bir sorun mu vardı yoksa ben mi sorun arıyordum.. Cevabım ne mi? İkisi de zaman zaman doğru..Asıl problemse şu, başlarda sorun aramıyorsun ama hayat o kadar sorun çıkarıyor ki karşına bu sefer istemeden de olsa aramaya başlıyorsun. Neden mi? İnsanın kendini koruma dürtüsünden.. Ne mi yapılmalı? Her sorundan ders almak, ama yaşanan sorunların tekrar edeceğine dair inancı ortadan kaldırmak .

Şimdilik ilk 3 sezon ile yetiniyorum ama daha sonra diğer sezonlardaki derslerden örnekler vermeye devam etmek istiyorum..