Kıskanma ile kısıtlama aynı şey mi?

Çoğu kişi, ilişkide az da olsa kıskanılmayı ister. Ne var ki, kıskançlık çoğu zaman kısıtlama isteğini de beraberinde taşıdığı için sevilen birşey olmaz. Aslında, sadece kıskanmak  zararsızdır. Hatta tatlıdır. Ancak, kontrolsüz bir kıskançlık ise, kısıtlama girişimlerini doğurur. Nerde, ne zaman, kiminle, ne yaptığını takip etme ve hoşuna gitmeyen şeyleri engelleme isteğini meydana getirir. İşte bu, kıskançlığın kısıtlama haline dönüşmesidir. O yüzden ben kıskanma ile kısıtlamayı ayırıyorum.

Bu nedenle, bir çok yerde kıskanmanın nedenleri olarak sayılan hususları ben kıskanma içinde değil, kısıtlanma içinde ele almayı tercih ediyorum.

Kısıtlama isteğinin altındaki nedenler:

Kısıtlama isteği aşağıdakilerin biri veya birkaçı bir araya geldiğinde görülebilir. Her ne kadar, kısıtlama kulağa kötü bir şey gibi görünse de, eğer iyi niyetle ve nazikçe bir talep olarak sergileniyorsa bence zararsızdır. En azından anlaşılabilir. Çünkü kısıtlama isteği, aslında yukarıdaki doğal olan 2 nedenin, farklı gerekçelerle yoğunlaşmış halidir. Ancak, daha da ileri gidilirse ve durum kaba ve şiddet içeren bir hal alıyorsa, aşırı kontrol ve şühecilik içeriyorsa bu kabul edilemez duruma gelir.

1. Özgüven eksikliği: Eğer bir kişi kendini değersiz olarak görüyorsa ya da başkalarını kendinden üstün görme eğiliminde ise bu kaybetme korkusunu tehlikeli boyutlara taşıyabilir. Doğal olan kaybetme korkusu, bir problem haline gelir. Özgüven eksikliği olan insanlar, kendi özgüven eksikliklerini kontrol edemeyip, karşıdaki insanı kısıtlama eğiliminde olurlar. Özgüven eksikliği bir çok insanda görülebilen bir şey, yani korkulacak bir durum yok, kimse mükemmel değil. Tehlikeli olan, kişinin bunu farkedip kendindeki sorunu çözmek yerine, kısıtlama olarak bunu sevdiğine yansıtması olur.

2. Aşırı Sahiplenme: Sahiplenme isteği belli bir dereceye kadar daha önce belirttiğim aidiyet duygusu içinde kalır. Bu açıdan, insana huzur ve güven veren bir duygu sağlar.  Ancak, bazı insanlar aşırı sahiplenme göstererek karşıdaki insanı, kendi iradesi olmayan bir varlık gibi görmeye başlayabilirler. Bu durum, onu yönetme, yönlendirme isteği ile sonuçlanabilir. Bu da, kısıtlama durumlarından biri olarak karşımıza çıkar.

3.Karşı tarafa güvenmeme: Güvensizlik, az ya da çok olabilir. Günümüz şartlarında insanın bir diğerine tam olarak güvenmesinin çok da kolay olduğunu söylemek mümkün değil. Bunun yanında, insan kendine bile tam olarak güvenemezken bir başkasına güvenmek daha da zor bir hal alır. Güvenmeme, kısıtlamanın bir nedeni olarak görülebilir. Ancak, bu haklı ve gerekli bir neden olduğu anlamına gelmez. İnsan güvenmediğinden kısıtlıyorsa, önce güvenmemesininin altındaki nedenleri çözmelidir. Güvenmediği birini kısıtlayarak kendini iyi hissetmeye çalışmak asla olumlu sonuç vermez. Bu sadece kendini kandırmadır.

4.Koruma duygusu: Bazı durumlarda, taraflardan biri diğerine, onu koruma düşüncesiyle öneri ve tavsiyelerde bulunabilir. Bunlar da bir nevi kısıtlama olarak algılanabilir. Bu, kıskançlıktan kaynaklanmasa bile, karşı tarafın bunu kıskanma olarak görmesi neredeyse kaçınılmazdır.

Örneğin, erkeğin kadının kıyafetlerinin gideceği ortam için uygun olmadığını söylemesi, bu duruma örnek olabilir. Bu durumda, kadın hemen ‘bana güvenmiyor musun’ ya da ‘ben ne giyeceğimi bilmiyor muyum’ der. İki taraf da duruma göre haklı olabilir. Erkeğin, kadının da aklı olduğunu ve bunu düşünebileceğini görmesi, yine de gerekliyse, bu düşüncesini nazikçe dile getirmesi gerek.  Kadının ise, her şeyi de kendi başına düşünemeyebileceğini ve erkeğin kendisi için endişelenmesinin normal olduğunu anlaması gerek.

 5. Diğer hassasiyetler:Kısıtlama girişimlerinin her şart ve durumda kötü olmayabileceğini belirtmiştim. Örneğin, ailevi, kültürel, toplumsal ve dini bir takım kurallara uygun bir davranışı karşıdakinden bekliyor olmak da kısıtlanma olarak değerlendirilebilir. Kıskançlık akla ilk gelen ve karşı tarafı suçlamak için güzel bir argüman olduğundan, ilk olarak bunu ortaya sürmek kolay gelir. Halbuki, aynı değerleri paylaşan çiftler arasında böyle bir beklenti yadsınmamalıdır.

Bu hassasiyetlere uyum gerekçesi de, çiftler arasında anlaşmazlığa neden olabiliyor. Bunun çözümü o kadar da kolay değil. Zira, günümüzde bu tarz değerler son derece kişiselleştirilmiş durumda. Birinin doğru gördüğü şey, diğerine göre yanlış olabiliyor. Örneğin, aynı dine ve hatta mezhepe mensup iki kişi için din algısı çok çok farklılaşabiliyor. Bu durumda, karşıdakinin algısına uymayan bir şeyi beklemek sorun olmaya başlıyor.  Ya bir taraf bu beklentiyi bırakacak ya da diğer taraf kendi değerlerini yeniden gözden geçirecek. Bu ikisi de olmazsa uzun vadede uyumu yakalamak çok zor.

İlişkinizde kıskançlık bir sorun ise, kendinize sorun? Bu sadece bir kıskançlık mı yoksa kısıtlama mı? Sonra şu soruyu sorun? Bu durumun nedeni ne? Eğer, bunu tespit edebiliyor ve paylaşabiliyorsanız çözüme yakınsınız demektir. Birbirinizi seviyorsanız bunları analiz etmek ve çözüme ulaşmak sizin elinizde.

Kıskançlığın çözümlerini diğer yazıda belirtmeye çalışacağım.

Gökhan