ScreenShot057
Soru: Allah gerçekten adaletli ve merhametli mi? Eğer öyleyse neden masumlar bile dünyada eziyet çekiyor ve insanlar neden kısa bir ömür için ahirette ebedi cezalandırılmakla tehdit ediliyor?

Bundan bir süre önce Herşeyin üstünde 3 soru ve 3 sır isimli bir yazı yazmıştım. Bu yazıdaki sorulardan ilki Allah insanları neden yarattı sorusuydu. İkincisi için epeyce ara verdim biliyorum. Ara vermemin nedeni, ikinci sorunun kapsamının geniş olması ve kendi adıma da hiç bir açık nokta bırakmadan bu soruya tam anlamıyla cevap arayışında olmamdı.

Soru gerçekten iyi analiz edilmesi gereken, çok boyutlu bir yapıya sahip. Belki bu başlıkta herkes sorular sormuş ve aklında değişik fikirler oluşmuş olabilir. Konu çok boyutlu olduğundan burada yazacaklarımın bazıları size ilgili gelebilir, bazıları da bir başkasına.

Ben bütüncül olma adına her yönüyle ve önemli noktalarıyla değerlendirme yapmaya çalıştım. Önemli diyorum çünkü birçok detay soru da çıkabilir bu konudan. Detaylar ana sonucu değiştirecek nitelikte değilse, yazıyı kısa tutma adına, bunlara yer vermedim. Konuları, bütüncül ve anlaşılır olması amacıyla 3 bölüm halinde 10 madde olarak sunmaya çalıştım.

Alıntı yaptığım ayet numaralarına link verdim. Üzerine tıklayarak ayetlerin aslına ve mealine ulaşabilirsiniz. Hatta bu linklere giderek karşılaştırmalı mealler aracılığıyla ilgili ayetlerin okunmasını şiddetle tavsiye ediyorum.

Bölüm 1: Adalet kavramı

Madde 1. Adalet kavramından ne anlıyoruz?

Çoğumuzun adalet ile ilgili eminim çeşitli düşünceleri vardır. İster istemez etrafımızda gördüklerimizi veya kendi başımıza gelenleri ‘adil değil‘ ya da ‘dünyada adalet yok‘ gibi cümlelerle tanımlarız. Peki adalet gerçekte nedir? Mutlak bir adalet var mıdır yoksa adalet kişiden kişiye değişiklik mi gösterir?

Şüphesiz din ile ilgili konularda düşünen herkes, hayatının bir anında Tanrı’nın adaletini sorgulamıştır. Hatta gözlemlediğim kadarıyla bazı kişilerin ateist olmasında bu konunun önemli bir yeri var. Bu düşünce tarzında, ‘eğer Tanrı var olsaydı vicdanımızı acıtan bu olaylar (kötülükler) olmazdı’ şeklinde bir yaklaşımdan hareket ediliyor.

Yani burada, dünyada gerçekleşen olayların, kişinin veya kişilerin vicdanlarındaki değerlendirmesine göre bir sonuç çıkartılması söz konusu. Yani kıstasımız, insanın içindeki bir acıma, merhamet veya yargılama mekanizması.  Burada kendimize soracağımız soru ‘peki bu mekanizma insanda neden var?’ olacaktır.

Bu konuya sonra devam etmek üzere adalet kavramına dönecek olursak.. Sözlüklerde adalet kavramının, doğrunun ve hakkın korunması.. Dengeli olma, hak gözetme şeklinde tanımlandığını görüyoruz. Geçmişten günümüze bir çok düşünür, filozof adalet kavramı üzerine sözler söylemiş. Burada bu detaylara girerek konuyu karmaşıklaştırmak istemiyorum.

Sadece, buradaki tanımlardan ve felsefenin bize verdiklerinden hareketle, adelet kavramının konumuzla ilgili olan iki önemli öğesinden bahsetmek istiyorum. Bunlardan biri ‘hakkın korunması‘ diğeri ise ‘denge‘.

İnsanlar arasındaki mevzular için hakkın korunması farklı bir anlam ifade edebilir. Örneğin, siz bir şirkette çalıştığınızda ve karşılığı size ödenmediğinde burada bir hak doğmuş olur ve adaletsizlik olduğu söylenebilir.

Ancak, Tanrı’nın insanı yaratmasında, insanın kendi emeğiyle bir kazanımı olmadığından bir hak iddia etmemiz ne kadar mümkün? Bu durum gösteriyor ki, insana aslında baştan bir karşılıksız olarak bir kredi verilmiş durumda.

İnsan bunu hakedecek hiçbir şey yapmadığı halde Tanrı bu şekilde istemiş. Peki, bu şartlar altında bize verilenin eksikliğinden hareketle adil değil dememiz ne kadar mantıklı?

Bence, haketme açısından buna yaklaşırsak, insanın dünyaya gelmesi, yemesi, içmesi, çeşitli tatlar ve hazlar alan bir varlık olması gibi tüm bu özellikleri hakedecek hiçbirşey yapmadığını, yani haketmeden kazandığını söylemek zorundayız. O yüzden haketme konusunda bence insanın Tanrı’dan alacaklı olduğunu söyleyemeyiz.

Belki eleştiri getirebileceğimiz şey ‘denge‘ konusunda olabilir. Yani şunu diyebiliriz, ‘tamam benim bir hakkım olmadığı için bana bazı şeyleri eksik vermesini eleştiremem (engelli doğum gibi, fakir bir ailede doğma gibi ya da bunlara benzer eksiklik olarak tanımladığımız şeyler) ama neden bir başkasına bunları eksik vermedi? ‘Burada bir denge yok o zaman‘ diye şikayette bulunabiliriz.  Yazının ilerleyen bölümlerinde bu şikayet anlamlı mı bunu inceleyeceğim.

Özetle, adaletle ilgili şunları söylemek mümkün:
  • Adalet bir hakkın korunması ve dengenin gözetilmesi olarak tanımlanabilir.
  • Dünya işlerindeki adalet ile ilahi adalet kavramlarına farklı yaklaşmak gerekir.
  • İnsanlar arası adaletten bahsederken hak kavramını kullanmamız gayet normalken Tanrıya karşı bunu kullanmak sorunludur.
  • İnsanın dünyadaki varlığına ilişkin haketme konusundan söz edemeyiz, zira en başta insan varolmak için herhangi birşey yapmadı.
  • Dünyadaki yaşanan olaylara bakılarak yapılan adalet değerlendirmesi, olayların insan vicdanınca değerlendirilmesine dayalı olduğundan, bu konu, insanda neden vicdan (ya da nasıl isimlendiriliyorsa) var sorusunu doğurur.

Madde 2. Allah adaletli olmak zorunda mı?

Allah’tan adil olmasını beklemeden önce kendimize şu soruyu sormalıyız: Neden ve hangi hakla Tanrı’nın adil olmasını bekleyebiliriz? Esasında ben düşündüğümde, Tanrı’nın yarattığı varlıklar olarak, O’ndan illa adil olmasını bekleyebileceğimiz sonucunu çıkaramam doğrusu. Daha iyi bir ifade ile, yaratılmış bir varlık yaratıcısına bir dayatmada bulunamaz.

Ancak, iki sebeple böyle bir beklentimiz doğuyor:

Birincisi, Allah’ın bizi bir fıtrat üzerine ve kendi ruhundan üfleyerek yaratmış olmasından dolayı (30/Rum – 30 , 32/Secde-9) içimizde merhamet ve adalet duygusu taşıyoruz. İçimizdeki bu duygu bize mutlak bir adalet olması gerektiğini söylüyor.

İkincisi, Allah kendisini bize Kur’an vasıtasıyla tanıttığı için O’nun adil olduğunu öğreniyoruz. (Örneğin 10/Yunus-44 , 16/Nahl-111 , 21/Enbiya-47). Yani Allah kendisini, kesin hüküm sahibi ve mutlak adil olarak tanıttığı için biz ondan adalet bekliyoruz. Yoksa, yaratılmış bir varlık olarak, yaratanı yönlendiremeyiz.

Bu noktada şunu anlamış oluyoruz, adalet duygusunu içimize Tanrı koyduğu için ve kendisini mutlak adil olarak bize tanıttığı için biz bu soruları sorabiliyoruz.

 

Gökhan

İlahi Adalet Dizisinin Önceki ve Sonraki Yazılarıİlahi Adalet (2) : İnsanlar neden eşit şekilde yaratılmadı? >>