rp_shutterstock_124858933-570x300.jpg

Dünya hayatının cazibesine kapılan insan, bir yanda arzu ve hırsları dururken, gözleriyle göremediği bir Tanrının peşinden gitmekte zorlanır.

İşte bu durumda, haz peşinde giden biri, Allah’ın olmamasını daha çok istemeye başlar.

Önceki yazı: İmansızlığın 6 Şartı : (2) Zanna iman

3-Dünya hayatına iman:Dünyanın sadece kendini tatmin için var olduğunu düşünme

Dünya hayatı insanı türlü şeylerle cezbeder. O kadar inandırır ki tek gerçeğin kendisi olduğuna, insan da ötesini düşünmeyi bırakır, bu dünya için yaşamaya başlar.

Öyle bir çark ki bu, dişlileri arasına kapıldığınız anda, çıktığınız nokta ancak yaşlılık olabiliyor. İster inansın, ister inanmasın, çoğu insanın dünya hayatında gaflet içinde yaşadığını söylemek zor değil. Çünkü Allah’a inansak da inanmasak da ölüm diye bir gerçek var ve biz sanki yokmuş gibi yaşıyoruz.

Eflatun’a sormuşlar;

-“İnsanoğlunun sizi en çok şaşırtan davranışları nelerdir?..”

Eflatun tek tek sıralamış;

-“Çocukken sıkılırlar, büyümek için acele ederler… Ne var ki çocukluklarını özlerler… Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler… Ama sağlıklarını geri almak için para öderler… Yarından endişe ederken bugünü unuturlar… Dolayısıyla ne bugünü ne yarını yaşarlar… Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler…”

İnsan gerçekte neyi istediğini bilmezcesine önüne sunulana saldırır. Bunun başı ne, sonu ne diye pek düşünmez.

Dünya hayatının kısalığı

İnsan ne zaman öleceğini bilmediği için önünde çok uzun seneler olduğu zannıyla yaşar. Halbuki ölüm herkese eşit mesafededir.

Gençlere hitap ederken ‘daha önünde uzuuun yıllar var‘ gibi lafların edildiğini duyunca hep şaşırıyorum. 80-90 yaşına kadar ömür garantisi var mı o ayrı mesele ama benim asıl takıldığım şey 80-90 sene ömrün uzun olduğunun sanılması.

Dünya hayatına bakınca, ömrün büyük bir bölümünün uyku, temizlik vb. gibi işlerle harcandığını.. Kalan zamanın çoğunun mesaide geçtiğini.. Ondan kalan zamanın büyük kısmının dert, sıkıntı, hastalık, tartışma vb. şeylerle geçtiğini görmek zor değil.

Gaflet içindeki insan da, bütün bunlardan kalan zamanı en iyi şekilde eğlenerek, haz alarak geçirmek için kendini paralar. Oysa hayat göz açıp kapayana kadar geçer. Hangi yaşlıya sorsanız, gençliğini daha dün gibiydi diyerek anlatır.

Diğer rastladığım husus ‘iyi vakit geçirmek‘ tabiri. Vakit esasında geçmesini istediğimiz bir şey değildir oysa. Biz istemesek de geçecek bari güzel geçsin diye düşünülebilir lakin bu da bana anlamsız gelir. Sınırsız vaktimiz varmış gibi onu nasıl harcasak derdinde olmak bana göre gaflet içinde olmaktır.

Her saniye ölüme bir adım yaklaşırız düşüncesi de bana hatalı gelir. Esasında biz her saniye ölmekteyiz.

Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi! Ankebut, 64

Mutlak Mutluluk Arzusu

Dünya hayatını baz alan insan, kendine mutlak mutluluk amacını edinir. Yani, sürekli sorunların giderilmesi, hastalıkların defedilmesi, başarının sağlanması, karşı cinsten biriyle olunması, iyi mevki elde edilmesi gibi hedefler peşinde koşar.

Dertleri minimize etme, mutluluğu maksimize etme olarak tanımlayabileceğim Mutlak Mutluluk Arzusu, yaşam felsefesi haline gelmiştir. Oysa dünya hayatında sorunları sıfırlama beklentisi hayal kırıklığına uğratan bir uğraştır.  Bu nedenledir ki, çoğu insan acılarla baş etmekte zorlanır.

Mutlak mutluluk beklentsi dünyanın gerçeklerine aykırıdır.

Modern insanın sürekli bu çaba içinde bocaladığını ancak arzuladığı o mutlak mutluluk seviyesine bir türlü ulaşamadığını görürsünüz. Bu durum birçok psikolojik rahatsızlıkların da doğmasına neden olur.

Allah, rızkı dilediğine bol verir, (dilediğine de) kısar. Onlar ise dünya hayatı ile sevinmektedirler. Hâlbuki dünya hayatı, ahiretin yanında çok az bir yararlanmadan ibarettir. Rad, 26

İnsanın hayatı harcaması

İnanan insanlar için hayatın boş şeylerle harcanması kadar, inanmayanlar için de bu geçerlidir. İnanan insan, belki hayatta bazı hatalar yapacaktır ama ölümden sonra bir hayata inandığı için affedilmeyi ümit edebilir. Buna karşın, inanmayan insan, öldüğünde yok olacağına inanır.

Bu durumda, inanmayan insanın bir saniyesini bile boşa harcaması büyük aptallık olmaz mı?

Ona rağmen, daha güzel görünmek için ömrünün büyük bir kısmını harcar insan.  Karşı cinsle yakın olmak için tüm zekasını kullanır ve bunların çoğu acı ile biter. Spor aktivitelerine yorum yapmak için saatlerini harcar. Konsol oyunları ile kendini kaptırır gider. Daha birçok şey..

Hayatı böylece geçirip, yokluğa doğru adım adım yaklaşmak mı rasyoneldir, yoksa hayatın anlamını sorgulamak mı?

İnkâr edenlere dünya hayatı süslü gösterildi. Onlar iman edenlerle alay etmektedirler. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar ise, kıyamet günü bunların üstündedir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir. Bakara, 212

Arzuların peşinden gitmek ve Bilişsel Çelişki

Arzularla ilgili daha önce bir yazı yazmıştım. (Bkz ilgili yazı) İnsan arzularının peşinden gittikçe, geriye dönüşü ciddi manada zorlaşır. Artık bir noktadan sonra, Allah’ın var olmasından çok, yok olmasını istemeye başlar.

Düşünün, dünya hayatının tüm cazibesi sizi içine doğru çekiyor ve kendinizi bu girdap içinde kaybediyor gibi hissediyorsunuz. Eğer hala inanan biriyseniz, Bilişsel Çelişki kuramına göre, inandığınız şey ile yaşantınız farklılık içerdiğinde, zihninizde rahatsızlıklar oluşmaya başlıyor ve bu rahatsızlığı gidermek için de bir şeyler yapmanız gerekiyor.

Bunu düzeltmek için, ya inandığınız şekilde yaşamanız gerekiyor ya da yaşadığınız şekilde inanmak. Bu ikisinden birini yapmadıkça durumun dengeye gelmesi zor.

Ateist olmaya meyilli olan insan, Allah’ın varlığını zihninde bitirerek, bu çelişkiyi de gidermiş oluyor. Zira eğer Allah yoksa, hesap da yok, günah-sevap da yok, haramlar da yok. Bunu düşünmek, zaten ateizmin eşiğine gelmiş biri için hiç de zor olmayacaktır.

Bu sayede artık vicdan azabı çekmeden dünya hayatının güzelliklerinden faydalanabilecektir.

Nefsinin arzusunu ilâh edinen, Allah’ın; (hâlini) bildiği için saptırdığı ve kulağını ve kalbini mühürlediği, gözüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah’tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız?, Casiye, 23

Zaman aleyhimize işler

Hayat öyle bir şeydir ki, doğduğumuz an zaman işlemeye başlar ve her saniye aleyhimize işler. Ne var ki, insanların büyük kısmı bu gerçeği düşünmeden yaşarlar.

Sanki ölümsüzlermiş gibi hayatlarına devam ederler. Özellikle inanmayan biri bu düşünceden kaçar.

Bazılarının yok olacağını kabullendiğini beyan ettiklerini görebilirsiniz. Bunu, gerçekçi olmak, cesur olmak gibi sunarlar. Ancak iç dünyalarında ben bu kadar kendileriyle barışık olduklarını sanmıyorum. Çünkü her insanda sonsuza kadar yaşama arzusu var. (Bkz. İlgili Yazı)

Ahirete inanmayan insanın dünya hayatına saplanması kaçınılmazdır. Lakin bu çoğu zaman tersine işler. Yani, dünya hayatına saplanan kişi ahireti reddetmeye başlar.

Onlar dinlerini oyun ve eğlence edinmişler ve dünya hayatı da kendilerini aldatmıştı. İşte onlar bu günlerine kavuşacaklarını nasıl unuttular ve âyetlerimizi nasıl inkâr edip durdularsa, biz de onları bugün öyle unuturuz. A’raf, 51

Tek ve Gerçek Hayat Olarak Dünya

Tarih boyunca birçok insan yeniden yaratılma fikrini saçma bulmuştur. Günümüzde materyalizm çoğumuza empoze edildiğinden, bunun sonucu olarak, sadece gördüklerimize inanır hale geliyoruz. O yüzden tek gerçek bu hayat gibi yaşıyoruz.

(Onlar derler ki) “Hayat, bu dünya hayatından ibarettir. Ölürüz ve yaşarız. Biz tekrar diriltilecek değiliz.” Muminun, 37

Dünyaya geliyoruz, bakıyoruz ki, inanılmaz derecede kompleks bir vücudumuz var, inanılmaz derecede kompleks bir evren var, inanılmaz derecede kompleks bir iç dünyamız var.

Tüm bu komplekslik içinde insan, bunlar üzerine düşünüp anlam çıkarmaktansa, sanki her şey çok basit ve anlamsızmış gibi yaşamayı tercih ediyor. Zihnini öyle bir boşaltıyor ki, tıpkı bir hayvan gibi, sadece yaşamını sürdürmek ve arzularını tatmin etmek üzere yaşamaya başlıyor.

Onlar dünya hayatının ancak dış yönünü bilirler. Ahiret konusunda ise tamamen gaflettedirler. Rum, 7

Bu şekilde yaşayan insan, emeklerinin sonucunu anında aldığı şeylere yoğunlaşıyor ve bu sonuçları aldıkça da, tek gerçeğin dünya olduğu fikri güçleniyor.

Kim yalnız dünya hayatını ve onun zinetini isterse, biz onlara yaptıklarının karşılığını orada tastamam öderiz. Orada onlar bir eksikliğe uğratılmazlar. Hud, 15

Allah Kur’an’da bize basit bir mantık sunuyor. Eğer siz bir yaratıcının olduğunu idrak edebilirseniz, onları yeniden yaratacak olduğuna da inanabilirsiniz.

Bir de kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek getirdi. Dedi ki: “Çürümüşlerken kemikleri kim diriltecek?” De ki: “Onları ilk defa var eden diriltecektir. O, her yaratılmışı hakkıyla bilendir.”  Yasin, 78-79

Yok Olacaksan Bu hırs neden?

Her şey bir gün yok olacaksa, öyleyse bu kazanma hırsı neden? Hiç dünyaya gelmemiş gibi yok olacaksak, dünyanın tüm arzularını tatsak bile ne manası var?

Bir haz almanın en güzel yanı, sonra onu hatırlayabilmektir. Sen yok olacak isen, haz alsan da, dünyayı çok güzel bir şekilde geçirsen de bunun ne önemi var?

Yok olacağını bile bile, sanki hep var olacakmış hırsıyla yaşamak bir gaflet ve boşa çaba değil mi?

Yok olacağına inanan bir insanın, yıllarca eğitim alacak kadar, bir işte ömrünü tüketecek kadar, karizma/para/mevki gibi şeylerden gurur duyacak kadar kendini önemsemesi ne yaman çelişkidir.

Tesadüfen var olup, her saniye hiçliğe doğru sürüklendiğine inanan insan kendini fazla önemsemiş olmuyor mu?

Sonuç

Birçok sosyolojik ve psikolojik nedenden ötürü arzularının esiri haline gelmiş günümüz insanı, dünya hayatının tek ve gerçek hayat olduğu fikrine kökten inanmış durumda yaşamaktadır. Ancak birçoğu, bu yaşamı, sorgulayarak seçmiş de değildir. Tam aksine sorgulama yapmaksızın hatta farkında olmaksızın bu şekilde yaşamaktadır.

Bu şekilde bir yaşam, zaman içinde otomatik olarak, dünya ötesi bir hayatın varlığını zihnimizden siler. Öte yandan, bu denli, dünyaya saplanmış ve dünyanın cazibesine kendini kaptırmış bir insan, ister istemez, ahiret hayatının olmamasını istemeye başlar ve yaratıcının reddinin, bu hayat tarzı için en kolay seçenek olduğu fikrine kapılır.

Bu durum, bilinçli bir seçim değil, aksine gerçeklere gözünü kapatıp, yakın zamanda elde edeceklerine odaklanmadır.

Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, bir eğlence, bir süs, aranızda karşılıklı bir övünme, çok mal ve evlat sahibi olma yarışından ibarettir. (Nihayet hepsi yok olur gider). Tıpkı şöyle: Bir yağmur ki, bitirdiği bitki çiftçilerin hoşuna gider. Sonra kurumaya yüz tutar da sen onu sararmış olarak görürsün. Sonra da çer çöp olur. Ahirette ise (dünyadaki amele göre ya) çetin bir azap ve(ya) Allah’ın mağfiret ve rızası vardır. Dünya hayatı, aldanış metaından başka bir şey değildir. Hadid, 20

(O gün Allah, şöyle diyecektir:) “Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size âyetlerimi anlatan ve bu gününüzün gelip çatacağı hakkında sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?” Onlar şöyle diyecekler: “Biz kendi aleyhimize şahitlik ederiz.” Dünya hayatı onları aldattı ve kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ettiler. En’am, 130

 

Sonraki yazı: İmansızlığın 6 Şartı: (4) Bilime İman

Gökhan

Ateizm Çelişkileri Dizisinin Önceki ve Sonraki Yazıları<< İmansızlığın 6 Şartı: (2) Zanna İmanİmansızlığın 6 Şartı: (4) Bilime İman >>