dini sorgulamak

Çoğumuz küçüklükten itibaren kendini islam dininin içinde buluyor. Neden ben müslüman olmalıyım diye sorgulamıyor bile. Zaten en başta sorgulamanın ne kadar kötü olduğu öğretiliyor bize.

Gerçekten de sorgulamak bu kadar kötü mü?

İnancı sorgulamanın çok kötü olduğu düşüncesiyle yetiştirildik hep.  Oysa, insan tam olarak aklına yatmayan bir şeye ne kadar inanabilir ki? Aklında birçok soru işareti olan bir insanın, tüm ruhuyla Allah’a yönelmesi mümkün olabilir mi?

Ama bu soruları soramazdınız. Aklınıza gelen soruları sormak büyük günahtı, hatta dinden çıkma sebebiydi. Bu soruları sormak şeytanın işiydi.

Aslında bu soruları sormakşeytanın değil, Allah’ın bize soru sormamız için verdiği aklın işi. Allah bize soru soralım ve bu soruların cevabını arayarak kendisini bulalım diye bu aklı verdi.

Çünkü Allah, bize verdiği akılla, evrende yarattığı sayısız delilin hangisine bakarsak bakalım O’nu bulabileceğimizi biliyor.

Ne yazık ki, biz akıldan korktuk. Bir insan çok fazla düşünürse dinden çıkar sandık. Bir insan felsefeyle uğraşırsa, bilimle uğraşırsa dinden çıkar korkusunu pompaladılar hep. Düşünebiliyor musunuz kendi dinimize güvenimiz bu kadar.

“Bizim ona aklımız yetmez”, “düşünme sen anlamazsın”, “sen kimsin ki bu soruları soruyorsun” gibi cevaplar buldu sorularımız.

Oysa, evreni de, insanı da, o insanın aklını da yaratan Allah ise, bunların hangisini incelersek inceleyelim varacağımız nokta Allah olacaktır. Buna inanan birinin sorgulamayı yasaklaması değil, en önde giden sorgulayıcı olması beklenir.

Aynı şeyi Kur’an için de yaptılar. Sen Kur’an’ı anlamazsın diyerek bizi Kur’an’dan da uzaklaştırdılar.  (Bunu ayrı bir yazıda ele almak planlarım arasında)

Dini anlamadaki üç temel unsur: Akıl, Evren ve Kur’an’dır.

Bu üç unsurdan da bizi uzaklaştırırlarsa din adına bize ne kalır?

Geriye ne kaldı?

Bir an durup düşünün. Aklını yeterince kullanmayan, dini kaynağından (Kur’an’dan) öğrenmeyen ve bilimle arasına duvar ören biri ne derece müslüman olabilir?

Olmuyor da zaten. Böyle bir insan ancak etiket müslümanı oluyor. Adı müslüman oluyor ama yaşantısı müslümanlıktan çok uzakta ya da müslüman ama tamamen şekle dayalı ya da çarpıtılmış bir müslümanlık.

Böyle bir müslüman, kendisine öğretilene körü körüne bağlanan, türlü hurafelere inanan, her türlü metafizik olayın (hocasının, şeyhinin uçtuğu gibi) gerçekleşebileceğine inanan, aklı kullanmaya ve kullanana düşman bir halde yetişiyor.

Kısacası böyle bir müslüman kandırılmaya en müsait insan oluyor.

Kandırılanlara ne oluyor?

Etrafınıza bir bakın, din adına hareket ettiğini söyleyen insanların vahşetiyle karşı karşıyayız. Bütün bunlar, Allah’ın kitabı ile bağımızın koparılması ve aklımızın devre dışı kalması sonucu meydana geliyor.

Sizin aklınızın yerine, sizin yerinize düşünen bir aklı; Kur’an’ın yerine ise kendi yazdıkları kitapları yerleştiriyorlar. Böylelikle, sizin Allah ile aranızda ciddi bir duvar girmiş oluyor.

Görünürde dinine bağlı, doğru işler yapan bireyler olduklarını sanabilirsiniz, ancak esasında çoğu çarpıtılmış, manipüle edilmiş bir dini yaşıyorlar. Lakin kendilerine öğretilenlere o kadar yapışmışlar ki, onları o düşüncelerden ayırmak çok zor.

Dinden uzaklaşan sessiz yığınların sebebi biziz!

Farkında olmadan sayısız genç insan islamdan uzaklaşıyor. Hindistan’da ya da Brezilya’da yaşayan insanlardan bahsetmiyorum. Kendi ülkemizin gençlerinden bahsediyorum.

Peki eğer islam çok güzel bir dinse, insanlar bu dinden neden uzaklaşıyor. Bu soruyu kendimize sormamız gerek. Ateist olanların argümanları üzerine de bazı yazılar yazdım. Bu argümanların çoğunun zanna dayalı olduğuna ilişkin. (Bkz. ilgili yazı)

Ancak, suçu sadece onların dini yanlış anlamasının üzerine atıp kurtulamayız. Müslümanlar olarak özeleştiri de yapmalıyız. Zira günün sonunda bu yanlış anlamalar sonucu ateist olan birinin hatalı olduğunu göstermek yeterli değil. Önemli olan o insanı kazanabilmek.

İnsanlar dinden nasıl uzaklaşıyor?

Dindar insan son derece ciddi ve kaba olmak zorundaymış gibi davranarak, dini anlatırken tehditler savurarak, bizim gibi düşünmeyenleri cehennemlik olmakla niteleyerek, ahlaki değerler konusunda kötü örnekler sergileyerek, yargılayıcı ve merhametsiz olarak ve daha bunun gibi birçok davranışımızla farkında olmadan birçok kişiyi dinden uzaklaştırıyoruz.

Bu konuyu anlatan bir video önermek istiyorum size. Nouman Ali Khan, Kur’an analizi konusunda oldukça yetenekli biri. Sayısız videosunu bulabilirsiniz internette. Uzun olsa da, özellikle Fatiha üzerine verdiği konferansı dinlemenizi de öneririm.  Ben aşağıda daha kısa ve konumuzla ilgili olan videosunu paylaşmak istedim.

Ne yapmak gerek?

Sanırım öncelikle Akıl, Evren ve Kur’an eksenine geri dönmemiz gerekiyor.

Soru sormaktan ve aklımızın karışmasından korkmamamız gerek. Evet her sorunun cevabına anında ulaşamayabiliriz ama eninde sonunda ulaşabileceğimize inanıyorum ben. Sadece incelemeye devam etmeliyiz.

Bilimle daha yakından ilgilenmeliyiz. İllaki mesleğimizin bu olması gerekmiyor. Biraz fizik, biraz biyoloji bilgimizin olmasından bir zarar gelmez. Evrene baktığımızda duyduğumuz hayranlık, arkasındaki bilimsel bilgilere sahip oldukça daha da artar.

Son olarak, Kur’an’ı anlamak için ciddi bir çaba içine girmemiz gerek. Haftada belirli bir zamanımızı en azından Kur’an’ı anlamaya ayırabiliriz. Nouman Ali Khan’ın da dediği gibi, Kur’an gerçekten içimizdeki birçok soruya cevap veriyor. Geçmişin sorularına değil, bugün de güncel olan sorulara ışık tutuyor. Yeter ki biz pes etmeyip üzerine gidelim.

Her gün islama zarar veren insanları suçluyoruz ama gerçek şu ki, islama en çok müslümanlar zarar veriyor. Bundan bir an önce vazgeçmeliyiz. Bunun da tek yolu gerçek dine dönmek.

Aslında sadece bu videoyu paylaşıp bir şey yazmayacaktım ama durumun vehameti bunları da yazdırdı.  Umarım sıkmamışımdır.

Selamlar,

Gökhan