Yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılsa yalnızlık olmaz derler… Bence her şey gibi yalnızlık da paylaşılır..

Bir insanla değil belki ama içinde kaybolup gidilen bir kitapla.. ya da gece yatmadan yakılan son bir sigarayla.. bazen de gelişigüzel karalanan beyaz bir kağıtla…

Gece ıssız bir yolda yürürken ayışığıyla paylaşır insan yalnızlığı.. ya da nereden geldiği belli olmayan ateşböceklerinin sesiyle…

Yoluna ansızın çıkan ve korkup kaçan bir kediyle bazen… ya da mis gibi kokan demli bir çayın dumanıyla…

Mevsim son baharken yüzünü yalayıp geçen sert bir rüzgarla…güneş yengeç dönencesindeyken, uzayıp giden gölgesiyle…

Çizgilerine basmadan yürümeye çalıştığı kaldırım taşlarıyla.. yahut uyku tutmayan gecelerde bir sabah ezanıyla…

Ara sıra, çektiğinden şüphe ettiği telefonuyla.. ya da sanki beni anlatıyor dediği bir şarkıyla…

Sabahları, ayılmak için yüzüne çarptığı suyla; akşamları, eve dönmenin verdiği huzurla…

Zaman zaman, kendine duyduğu öfkeyle, bazen de içini nedensiz kaplayan ümitle…

Bazen geçmişteki gülümseten bir anıyla… bazen de gelecekteki bir hayalin tadıyla…

Sıkıldığında, aldığı derin bir nefesle.. Ümitsizliğinde, uykuya dalan bir çocuğun masumiyetiyle…

Belki bir insanla değil ama illaki paylaşır insan yalnızlığı.. benim şu an yaptığım gibi sonsuz bir boşlukla…

Şikayet yok, sitem de.. çünkü her şey ya bir yalan ya da imtihan.. ve ancak yalnızlığı anladığında olgunlaşır insan…

Daha da çok batarsın eğer çırpınırsan.. çünkü ancak yalnızlık köprüsünden geçebildiğinde özgürleşir insan…

Gökhan